-Dikkat edin! Bir şey yaklaşıyor.
Savaşmaya alışık olan grubum anında tetiğe geçip dikkatle etrafı kolaçan etmeye başlarken ben de tetikte olmama rağmen hala bir insan varlığı hissetmiyordum. Hayır, emindim etrafımızda bizden başka insan yoktu.
-Sakin olun çocuklar!
Doğa'nın sesini duyunca tehdit algılamaya çalışan duyularımı gayet sakince konuşan kıza yönlendirdim. Arkadan topladığı örgülü saçlardan fırlayan kızıl tutamlar yüzüne düşerken bizim telaşımıza gülüyor gibi görünüyordu.
-Ne oldu Doğa? Kahin bize birinin yaklaştığını söyledi ve burada olduğumuzu kimse bilmiyor.
Ciddi bir ses tonuyla konuşan Poyraz'ın etrafındaki hava tehditkarca dalgalanıyordu. Uğur bu konuda çok haklıydı, bizler tehlikeli olabilirdik.
-Sorun değil Poyraz, gelenler benimle konuştu. Sadece merhaba demek istiyorlarmış.
-İyi de bizim burada olduğumuzu nereden biliyorlar?
Doğa parmağıyla gök yüzünü gösterdi.
-Yukarıdan görmek kolay olmuş olmalı.
Hepimiz aynı anda başımızı yukarı kaldırırken gördüklerimle rahat bir nefes alıp gergin bir şekilde güldüm. Sinirlerimiz gerçekten gergindi. Bunlar ejderhalardı, kurtardıklarımızdan ikisi bir araya gelmiş metrelerce ötemizden uçuyorlardı.
-Ah, ahaha yanlış alarm.
Bir köşede oturmuş dudağındaki minik gülümsemeyle etrafına süt dökmüş kedi bakışları atan kardeşime döndüm. O kadar tatlı görünüyordu ki ona asla ciddi olarak kızamazdım. Aslında şu an gidip yanaklarını mıncıklamak istiyordum ama bu itibarını zedelerdi.
-Tam olarak ne gördün Alper?
Alper, hatırlamaya çalışıyormuş gibi gözlerini etrafta gezdirdi.
-Em, biri kadın biri erkek iki kişinin arkamızdan seslendiğini. Sesleri duydum, görüntüyü bilmiyordum. Aslında Doğa'yla konuşuyorlardı.
Alper Doğa'nın yanında oturuyordu. Yolculuk sırasında yanlışlıkla onun anlık geleceğini görmüş olmalıydı. Kişinin anlık geleceğini görebildiğini bile bilmiyordum. Babam kısa sürede kardeşime pek çok şey öğretmiş, şimdi annemle ikinci baharını yaşıyordu.
Tepemizden uçan ejderler yere yaklaşmaya başlarken arabayı süren koruyucular en sonunda durup ne olduğuna bakma kararı almışlardı. Araç dursa da hala sallandığımı hissettiğimden ben bir süre daha oturmayı tercih ederken bir taraflarında kurt kaynayan arkadaşlarım tepemden aşmak pahasına araçtan inmeyi tercih etmişlerdi. Tam ben de ayağa kalkacakken tepeme dikilen iki sırığın -manken de denilebilir- bana kalkabilmem için elini uzattığını gördüm. Başımı kaldırıp baktığımda Alper ve Çağan yan yana dikilmiş bir seçim yap dercesine bana birer ellerini uzatmış gülümsüyorlardı. İçten içe ne kadar şanslı olduğumu düşünüp korkunç kahkahalar atarken bir seçim yapmayıp ikisinin elini birden tuttum. İkisi de seçimime şaşırmayarak beni ayağa kaldırdılar.
Arkamdan esen kıskançlık rüzgarları beni zatürre etmeden önce ikisinin de elini bırakarak arkamı dönüp aşağı atladım. Aslı, Doğa hatta Dicle bile bana imrenerek bakıyordu. Dudaklarımı birbirine bastırıp omuz silktim. Hayattaki tek şansını burada kullanmış biri olarak asla pişman değildim.
-Ahh be Aby. İşini biliyorsun be kızım.
Aslı'nın sözlerini kulak ardı ederek en sonunda yanımıza iniş yapan iki ejderhaya baktım. Gerçekten çok güzellerdi. Biri kahve rengiydi. Renkler vücudunda öyle bir dağılmışlardı ki toprağın üzerindeyken hareket etmese bu cüsseye rağmen onu görmek çok zor olurdu. Diğeriyse kahve rengi ve yeşil karışımıydı. Tek başına tıpkı bir ormana benziyordu. Ejderha anatomisinden anlamasam da dişi olanın toprak rengi olan olduğunu anlamıştım bir şekilde. Diğerine göre daha zarif görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları 2 : Arayış
FantasíaZaman geçti ve her şey değişti. Küçükler büyüdü ve duygular gelişti. Kaçan yakalanmak istiyor ve ip uçları bırakıyor. Tüm bunların anlamı ne? O gün gelmiştir ve arayış çift taraflı bir şekilde başlıyordur. Bu sefer onları durduran en büyük engel ken...