Günün sonuydu. Zihin ustası olarak dinlenmeye çekilirken mavi gözlü prenses kimliğime bürünerek geri dönmüştüm. Herkesin de bildiği gibi Okyanus Krallığı prensesi ve Çöl Krallığı Kralı arasında bir ilişki vardı. En azından şu an için Çağan'la kol kola telaşsızca yürüyebiliyorduk.
Akşam saatleriydi. Ortalıkta gezen fazla insan yokken bunu fırsat bilen ikimiz, bu şehri terk etmeden önce biraz gezintiye çıkmıştık. Boynumda Çağan'ın verdiği kolye, üzerimde bebek mavisi midi boy ipek bir elbiseyleydim. Saçlarım açık kumral olarak omuzlarıma dökülürken kafamın üstünde zarif gümüş tacım duruyordu. Çağan ise beyaz ve kırmızı renk bir kral takımının içindeydi, saçlarının tepesine yerleşmiş altın kral tacı ay ışığı altında parıldıyordu.
-Sonunda yan yana gelebilmemizden mutluyum.
Sessizliğimizi bozan Çağan'a gülümsedim. Ayağımdaki topuklularla bile hala ondan kısaydım.
-Ne gündü ama. Bir an sonu gelmeyecek sandım. Bu işin Ava'yı bile aştığını tahmin etmemiştim.
Çağan'ın yüzünden kısa bir süre için geçen karanlığın aynısı bende de olmalıydı. Çağan tekrar gülümsemeye başlarken beni daha önce gitmediğim bir yere yönlendirdi.
-Tatsız konuları bir kenara bırakalım. Fırsatını bulmuşken biraz kafa dağıtmamız lazım.
İçten içe konuşmayı, içini birine dökmeyi ne kadar istediğini ama beni üzmemek için bu düşünceleri en derinlerde sakladığını biliyordum. Şimdilik beni büyük bir hevesle götürdüğü yere yürüyerek bunu bilmiyormuşum gibi davranmaya devam ettim. Adımlarımız bizi uzun süredir görmediğim türden bir yapıya yaklaştırırken bir an tüm dertlerimi unutup gülümsemeye başladım.
Bu gülümseme için her şeye değer
Bunca zaman sonra bile iltifat aldığımda kızarma huyum devam ediyordu. Yanaklarımın kızarıklığını saklamak için saçlarımı yüzümün önüne ittim ama hala gülümsüyordum.
-Bu bir gözlemevi. Burada da mı yıldızları izliyorlar?
Cevabını bildiğimiz soruları sormak tam da kadınlara yakışan türdendi. Küre şeklinde inşa edilmiş yapıya yaklaştıkça heyecanım artıyordu. Küçüklüğümden beri gözlemevlerine bayılırdım ama bir kere okul gezisiyle uzaktan görmek dışında hiç gidememiştim. Bunca sorun arasında insanın eski hayallerini hatırlaması garip geliyordu. Eskiden uzaya gidebilecek olan bir bilim insanı olmak isterdim.
Gözlemevinin içine girdiğimizde havadaki hissedilir ısı düşüşüyle gözlerimi kırpıştırırken bu her yanı kitap rafları ve çaışma masalarıyla dolu olan kata hayranlıkla baktım. Her katta başka bir şey olmalıydı ama benim aradığım en üst kattı. Heyecanla spiral şekilde yukarı çıkan basamakların altına geldim. Burası kaç katlıydı henüz bilmiyordum ama bu geniş alan dışarıdan göründüğünden daha büyüktü.
Merdiven boşluğuna gelip yukarı baktığımdaysa ayağımdaki topukluları düşünerek yüzümü buruşturmuştum. Asansör de icat edildi ey ahali!
-Sorun etme sevgilim. Bu yorgunlukla bir de on dekiz kat merdiven çıkmana izin vermem.
On sekiz kat mı! Ve neye izin vermez?
Hızla arkama dönüp Çağan'a baktığımda ilk gördüğüm şey topukluların kapadığı boy farkıyla Çağan'ın dudakları olmuştu. Nefesim anında kesilir ve gözlerimi bu güzel manzaradan kaçırmak isterken -aslında istemiyordum- Çağan iki elini de belime koyarak beni birkaç santim havaya kaldırmıştı. Ayaklarımın altına buzdan bir tabaka gelirken Çağan da bu dar alana adım attı ve yükselmeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları 2 : Arayış
FantasiaZaman geçti ve her şey değişti. Küçükler büyüdü ve duygular gelişti. Kaçan yakalanmak istiyor ve ip uçları bırakıyor. Tüm bunların anlamı ne? O gün gelmiştir ve arayış çift taraflı bir şekilde başlıyordur. Bu sefer onları durduran en büyük engel ken...