-Hoş geldin Kral I. Çağan.
Demek merak ettiğim toplantı salonu böyle bir yerdi.
Çağan gözlerini yüksek kubbe şeklindeki tavanda, kare şeklindeki odanın her bir köşesine konmuş şu an açık olmayan altın kaplama musluklarda gezdirdi bir süre. Küçükken babasını dinlemeye çalışırken duyduğu tuvaletini getiren su sesi bu yüzdendi demek.
Su ustası merakını ve gülme isteğini göz ardı ederek sırtını dikleştirdi. Abriana'nın babası buradayken çocuk gibi davranamam.
-Hoş buldum Kral Fatih.
Çağan, konuşmadan sadece bakmakta olan Kral İgor'a çevirdi gözlerini. Buzul krallığın yöneticisi sıcak memlekette bunalmış görünüyordu. Üzerindeki ince beyaz tişörtle bile sivil görünemeyecek kadar kral olan terli adama hayretle baktı. Onun gibi olabilecek miydi?
-Lütfen otur. Konuşmak istediğin çok şey olduğunu biliyorum.
-Tabi Çağan! Otur! Nasıl olmuş da fark edememişim senin onun oğlu olduğunu. Ah buranın eski günlerini hatırlıyorum da...
Fatih, İgor'u çaktırmadan dürterken konuşkan kral ağzını kapatıp gülümsemişti. Bu çocuğa yardım etme isteğini bastıramıyordu. Kendi sorumluluğundaki ülke huzur içindeyken buranın çukura düşüşüne izin verdiği için hala kendine kızıyordu İgor.
-Eskisinden de güzel bir ülke yapacağım burayı!
Çağan Ayakta durmaya bir son verip iki kralın karşısındaki üçüncü tahta oturdu. Her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki... Kaçıp gitmek istemişti bir ana kadar yapmıştı da, William onu geri getirmese muhtemelen aylarca dolaşacaktı bedeviler gibi.
Derin bir nefes alıp arkasındaki kapının kapanma sesini dinledi Çağan.
-Şuradan başlamak istiyorum...
***
Birkaç gün sonra
Ustalar grubu kendileri için kurulan sofrada daha önce hiç tatmadıkları lezzetleri tadarken yavaş yavaş üzerlerindeki yükün kalktığını kabullenmeye başlamışlardı.
-Yavaş ol Ateş, gören de kıtlıktan çıktın sanacak!
-Aman Doğa, rahat ol biraz.
-Zaten çocuk olduğumuzu düşünüyorlar. Bırak istediğini yapsın.
Dicle'nin normalde bu tür tartışmalara girmeyeceğini bilen gençler içten içe şaşırırken bu yeni ve enerjik kız birilerinin hoşuna gitmeye başlamıştı. Bu kamptan beri beraber yedikleri ilk yemekti.
Ateş aralarında oturan Poyraz'ı tek eliyle geri iterken öne eğilip kocaman bir gülümsemeyle Dicle'ye baktı. Bu geri dönüşe şaşıran Dicle şaşkınlıkla gülümseyip kafa sallarken herkes kıkırdıyordu.
Sessizliğini sürdüren tek kişi olan Aslı ise sadece gülümsemiş ve güçlükle yediği birkaç lokmadan sonra bu kadarın yeterli olduğuna karar vererek sofradan kalkmaya yeltenmişti. İlk itiraz eden Poyraz'dı.
-Aslı! Deminden beri hiçbir şey yemedin. İçeceğinden bile birkaç yudum almışsın.
Doğa da yanında oturan Aslı'nın kolundan tutmuştu.
-Güçsüz düşeceksin canım. Lütfen en azından sıvı bir şeyler tüket.
Aslı'nın bardağının üstünü kırmızı şekerli içecekle tamamlayıp eline tutuşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları 2 : Arayış
FantasyZaman geçti ve her şey değişti. Küçükler büyüdü ve duygular gelişti. Kaçan yakalanmak istiyor ve ip uçları bırakıyor. Tüm bunların anlamı ne? O gün gelmiştir ve arayış çift taraflı bir şekilde başlıyordur. Bu sefer onları durduran en büyük engel ken...