Beklenen özel bölüm geldii!
(Geçen olaylar alternatif bir zamandadır ve olay akışıyla alakası yoktur.)
Yorucu olması gereken bir sabaha gözlerimi açtım. Gece heyecandan uyuyamamış bir de yetmezmiş gibi sabah erkenden kalkmıştım. En iyisi hazırlanmaktı. Kısa bir duşun ardından saçlarımı tarayıp sıradan bir kot şort ve bisiklet yaka beyaz bir tişört giyerken fazla düşünme gereği duymadım. Ben, Dicle, Çağan ve Ateş; Bir görevimiz vardı.
Okyanus Krallığındaki odamdan çıkarken muhafızlara selam verip çabucak bir şeyler atıştırmak için sarayın mutfağına yöneldim. Kristallerle süslü tavanların altından geçerken kalbim heyecanla atıyordu. İlk defa çok da ciddi olmayan bir boyut görevindeydik ve bu küçük grupla eğlenebileceğimi düşünüyordum. Aslında takımda yalnızca üç kişi olacaktı ama Ateş'in de bize yardımı dokunacağına babamı ikna etmeyi başarmıştım. Çağan'sa ilk başta tüm saflığıyla niyetimi anlamasa da sonradan sekiz köşeli jetonu düşmüş ve bana katılmıştı.
Kendi kendime kıkırdayarak mutfaktan birkaç parça peynirli çörek kapıp sarayımın çok sevdiğim bahçesine yöneldim. Kemerli kapıdan dışarı attığım anda tertemiz deniz havası yüzüme vururken gülümsedim. Henüz güneş doğalı fazla olmadığından ortalıkta pek insan yoktu. Bunu fırsat bilerek normalde kalabalık olan deniz kenarına yürüyecektim.
-Erkencisin prenses.
Duyduğum sesle keyfim daha da artarken gülümseyerek sesin geldiği yöne döndüm. Çağan üzerine beyaz kolları katlı bir tişört altına da haki yeşili kısa bir pantolon giymişti. Yeni traş olmuş yüzü güneşin altında tüm güzelliyle parlıyor, dudaklarındaki saf sevgiyi gösteren gülümseme ona çok yakışıyordu. Onu aç gözlerle incelediğimi fark edip kızararak elimdeki çöreklerden birkaçını ona verdim ardından koluna girdim ve yürümeye başladık.
-Heyecanlandım sanırım uyuyamadım.
Çağan geriye yatırdığı saçlarından birkaç tutamı alnına düşerken bana dönüp yukarıdan gönlümü fetheden bir bakış fırlattı. Hala onu görünce heyecanlanıyor olmak güzeldi.
-Bu çıkacağımız ilk görev olsa şaşırmazdım ama... başka şeyler mi düşünmeliyim?
Yüzündeki sırıtma büyürken gözleri gülümsemesi sonucu kısılmıştı. Şu an o gözleri... Tamam Abriana, sakin...
Dirseğimle böbreğine hafifçe vurup sendelemesini sağlarken sarayın sınırları içindeki deniz kenarına ulaşmıştık. Bir an duraksayıp su perilerinin suyun altındaki danslarını gösteren denizin ışıltısına daldım. Cevap vermek ancak aklıma gelirken Çağan'ın kolundan çıkıp denize iyice yaklaştım.
-Bu ilk defa gerçekten eğlenebileceğimiz bir görev. Can sıkıcı gerçeklerden uzaklaşıp biraz farlı şeyler keşfetmek istiyorum. Gerçek bir genç gibi davranmak.
Çağan yanıma yaklaşıp kolunu belime dolarken gülümsedim.
-Biliyorum Abriana, biliyorum. Umarım istediğin türden bir görev olur. Ayrıca...
Yüzünü kulağıma yaklaştırıp fısıldadı.
-Dicle ve Ateş konusunda ne yapmayı düşünüyorsun?
Yüzümü ona döndürmeden konuştum. Muhtemelen döndürdüğüm anda yüzlerimiz birbirine yapışacak kadar yakındık.
-Doğaçlama yapmayı düşünüyorum. Görevi tamamladıktan sonra bir şeyler bulurum. Ya da bulmama gerek kalmaz. Gideceğimiz boyutu duydun değil mi?
Çağan bir eliyle yeri gösterdiğinde yan yana yere oturup ayaklarımızı kayaların aşağısına vuran sulara uzattık. Çağan tekrar elini belime dolarken başımı omzuna yasladım. Huzur denen şey bu olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları 2 : Arayış
FantasíaZaman geçti ve her şey değişti. Küçükler büyüdü ve duygular gelişti. Kaçan yakalanmak istiyor ve ip uçları bırakıyor. Tüm bunların anlamı ne? O gün gelmiştir ve arayış çift taraflı bir şekilde başlıyordur. Bu sefer onları durduran en büyük engel ken...