-Kralım ziyaretçileriniz var!
İncelediği son on yılın pek de iç açıcı olmayan gider hesaplarından kafasını kaldıran Çağan, görüşünün düzelebilmesi için mavi gözlerini kırpıştırdı. Ne zamandır boyunu eğip kayıtlara baktığını ağrıyan boynuyla beraber sorgulayıp kırışan kıyafetlerini düzeltmeye çalışarak ayağa kalktı.
-Kimmiş onlar?
Kralının hazırlanmasını bekleyen, teni kömür kadar siyah olan muhafız gür sesiyle yanıtladı.
-Elçi olduklarını söylediler.
Çağan bu haliyle bir kraldan çok prens gibi görünse de yanı başında duran gümüş kral tacını kafasına yerleştirdiğinde sırtının duruşuyla beraber tüm enerjisi değişmişti. Muhafız çocukluğuna şahit olmasa da çok duyduğu bu prensin en sonunda kralları olmasından memnunken Çağan hazırlığını bitirmişti.
-Gidelim bakalım. Nerenin elçisiymiş göreceğiz.
Kabul odasının arka kısmındaki hazırlık odasına vardıklarında Çağan elçileri kabul ederken yapması gerektiği gibi, toprak kırmızısı ipek pelerinini sırtına, babasından kalma gümüş yüzükleri parmaklarına takmıştı. En azından elçileri kabul ederken özenli olmalısın diyorlardı. Halkından onu ayıran sınırları zamanla kaldırmayı düşünüyor olsa da şu an için eski geleneklere devam edecekti.
Kabul odasına açılan kapının kendisi için açılmasını bekleyip ışığın gözlerini kamaştırmasına izin vermeden içeri birkaç adım attı.
Ve gördü.
Gözleri gördüklerine inanamazcasına kamaşırken yutkunup bir daha baktı. Doğruyu söylüyordu gözleri, hayal değildi bu gördüğü. Göz ucuyla dört kişi olduklarını seziyordu ama seçebildiği tek kişi olan kızın gülümsemesi çoktan diğer şeylere kör etmişti onu. Dudaklarını aralayıp konuşmak istedi ama tek yapabildiği şey ona, Abriana'ya bakmaktı. Dudakları kendinden habersiz kıvrılırken yukarı doğru, kız konuştu inci gibi pürüzsüz sesiyle.
-İşte geldim Çağan.
Çağan onun sesinin gerçekten kulaklarıyla duyduğunda gördüğü şeyin gerçekliğinden emin olarak küçük ama emin adımlarla yürümeye başladı. Abriana aynı hızla ona doğru gelmeye başlamıştı.
Su ustası sağ elini uzattı sevdiği kıza, zihin ustası uzatıp dokundu oğlanın parmaklarına. Çağan bir adım daha atıp yaklaştı biraz daha. Eline değen eli tutup yanağına götürdü. Gözlerini alamadığı Abriana'ya bir kez daha baktı ve kapadı gözlerini kızın elini kendi yanağına bastırırken.
Tüm sarayın susup onları izlediğini bilmeden dikildiler öylece asırlarca süren saniyelerce. En sonunda onları yalnız bırakmaya karar verdiklerinde hala dikiliyorlardı tek kelime etme gereği duymadan ama aynı ritimle atan kalpleri konuşuyordu herkesin yerine.
Sanki bir ömür geçti ayrıldığımızdan beri.
Bir ömürden uzundu eminim.
...
Gözlerim okyanuslarına tekrar kavuştukları için memnundu, dizlerim heyecandan titriyor, kalbim sanki gerçekten bir ömür geçmişçesine yorgun ama hevesli çarpıyordu. Bir an için herkesin bizi izlediğini hatırlayıp Çağan'ı ürkütecek hızda bir panikle arkamı döndüm. Kimse yoktu. Huylunun huyundan vazgeçmesi zordu anlaşılan.
Çağan da herkesin önünde yaptığımız bu gösterinin farkına varmışçasına kısa bir süre etrafa bakındı ama görüyor gibi değildi. O burada, inanamıyorum, ellerim ellerinde işte! Ne diye hala rüyada hissediyorum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları 2 : Arayış
FantasíaZaman geçti ve her şey değişti. Küçükler büyüdü ve duygular gelişti. Kaçan yakalanmak istiyor ve ip uçları bırakıyor. Tüm bunların anlamı ne? O gün gelmiştir ve arayış çift taraflı bir şekilde başlıyordur. Bu sefer onları durduran en büyük engel ken...