Selam dostlar size ufak ve hızlı bir hatırlatma; bu kitaba bunca zaman darlığına rağmen hala devam ediyorsam az sayıda aktif okuyucum içindir. Arada bir okuyup yıldıza dokunursanız veya mucize eseri yorum falan yaparsanız daha da keyifle yazabilirim. (sözüm aktif okuyucularıma değil♡)
Sitemim sona ermiştir. Bölümün devamı altta.
Keyifli okumalar...
***
-...Biz Kara Büyü Birliği'yiz. Bizi her ne kadar reddetmiş ve unutmuş olsanız da biz hep buradaydık ve burada olmaya devam edeceğiz. Bu bir tehdit ya da uyarı değildir. Sadece tanışmak istiyoruz. Siz insanların bunu ciddiye almasını tavsiye ederiz. Kara Büyü Birliği geri...
Babamın teknoloji odasının duvarlara monte edilmiş her bir ekranda aynı görüntü vardı. KBB'nin kendini insanlara tanıttığı o konuşma.
Tüm takım oturmak bile aklımıza gelmeden ayakta seyrediyorduk bu görüntüleri bilmem kaçıncı kez. Belki bir ayrıntı yakalarız diyorduk ama kendimizi kandırdığımızı gayet de iyi biliyorduk. Video profesyonelce kurgulanmış ve düzenlenmişti. En donanımlı bilgisayar uzmanları bile tek bir hata bulamamıştı günlerce uğraşa rağmen.
-İşte buraya erken gelmenizin temel sebebi bu çocuklar.
Gözlerim babamı bulurken kahve gözlerinin altlarındaki koyu halkalar çekmişti dikkatimi. Kral olmak kolay değildi, hem de savaş döneminde hiç değildi. Çok ama çok kısa süren bu barış döneminin sonlandığı resmi olarak duyurulmuştu, şimdi henüz tadını çıkaramadığımız barışın son nefesinde yeniden diken üstünde duracaktık. Barış denen şey son kez çırpınıyordu ölüm yatağında. Son nefesine de bizle şahit olacaktık.
İnsanlarla dolu olan odadan tek bir kelime bile duyulmazken gürültülü düşüncelerindeki karamsarlık üzerime çökmüştü. Geçmişteki insanların hatalarının bedelini onların masum torunlarına ödeten bu kara büyücülere olan öfkemin ateşli bir nefrete dönüştüğü yer tam burasıydı.
Herkes başka yöne bakarken aradan sıyrılıp odadan çıkmış ve sarayın sonsuz koridorlarında dolanmaya başlamıştım. Bir köşede prenses kimliğime bürünmüş, açık mavi midi boy bir elbise giyerken kafama ışıktan bir taç kondurmuştum. Yüzümde sahte bir gülümsemeyle insanlara gülümserken o kara büyücüleri bulduğum anda kafalarının patlamasını emretmeyi planlıyordum.
Saraydan çıkıp da kendimi bahçeye, denizin kıyısına attığımda göz yaşlarımın aktığından bile haberdar değildim. Mimiksiz yüzümden sicim gibi akan göz yaşları çenemden süzülüp kıyısına oturduğum denize yansımamın üzerine damlıyordu.
Nur'u da onlar aldı.
Dudaklarımı kanatırcasına dişliyordum. Başarmış da olmalıydım ki ağzıma kan tadı gelmeye başlamıştı.
-Kendini mi cezalandırıyorsun Abriana? Benden rol çalmaya başladın bak.
Kulaklarımı okşayan güzel ses beni bir nebze olsun sakinleştirirken göz yaşlarımı hızlıca sildim. Bu sırada Çağan yanıma oturmuş kolunu sırtıma dolamıştı. Başımı Çağan'ın kaslı omzuna yaslarken artık biraz daha iyi hissediyordum.
-Kendimi cezalandırmıyorum.
Sırtımdaki kolunu sıkılaştırıp beni iyice kendine yaslarken sıcaklığıyla ısındığımı hissettim.
-Bu yüzden mi bu havada tişört ve şortla deniz kenarında oturuyorsun? Dışarısı beş derece falan.
Çağan diyene kadar havanın soğukluğunu bile fark edemeyecek kadar düşüncelerime dalmıştım. Büyüyle üzerime daha havaya uygun şeyler getirebilirdim ama şu an üşümeyi hissetmek diğer şeyleri bastırmaya başlamıştı, bu da işime geliyor denebilirdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/208503031-288-k125492.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları 2 : Arayış
FantasyZaman geçti ve her şey değişti. Küçükler büyüdü ve duygular gelişti. Kaçan yakalanmak istiyor ve ip uçları bırakıyor. Tüm bunların anlamı ne? O gün gelmiştir ve arayış çift taraflı bir şekilde başlıyordur. Bu sefer onları durduran en büyük engel ken...