Ayağa kalkmayalı yıllar mı olmuştu yoksa ben mi zamana karşı gelerek kendimi kandırıyordum? Attığım her yeni adım çıplak ayaklarımda yeni bir hayatın dalgalanması varmış gibi hissederken büyüdüğümü biliyordum. Artık büyümeye karar vermiştim.
Bir kolumda Alper, diğerinde annem varken dünya yıkılsa sırtım yere gelmez gibi hisseden ben attığım her sarsak adımda biraz daha kendime geldiğimi hissediyordum. Kumral saçlarımın rengi açılmış hiç olmadıkları kadar canlı ve parlak görünüyordu. Vücudumdaki yaralar ve kırık kemiklerim birkaç günde büyük bir hızla iyileşmeye başlamış bedenim toparlanmaya karar vermişti.
-İlk adımlarını kaçırdım belki ama şimdi yeniden yürüyebilmen bana aynı duyguları yaşatıyor güzel perim.
Başımı çevirip iri mavi gözleri tuzlu yaşlarla nemlenmiş olan anneme baktım. Beni bir anne büyütmüştü büyütmesine ama bana böyle baktığını hiç hatırlamıyordum, o bana acıyarak bakardı. Tatsız anıları oynattığım kaseti çıkarıp 'çöp anılar' klasörüne taşırken gülümsedim.
-Geçmişe takılı kalıp gözlerini yaşartma anne. Geçmiş önemlidir ama ondan daha da önemlisi şimdidir.
Annem dediğim şeyi adeta yok sayarak göz yaşlarını yüzündeki gülümsemeye rağmen akıtmaya devam ederken Alper'in yanımda hülyalara daldığını biliyordum. Belki ben zor bir çocukluk geçirmiştim ama o, o çok daha beter bir hayattan çıkıp gelmişti yanıma. Anneme gülümseme yollayıp kardeşime döndüm bu sefer hastaneye benzer beyaz koridorda hasta odamın yakınlarında adımlamaya devam ederken.
-Alper, sana geçmişi unut demiyorum ama şimdiye odaklanmalı ve bu günü unutmadan yarın için çalışmalısın. Dün geride kaldı yarının varlığı ise şüpheli o zaman şimdiye odaklan ama umudunu kaybetme.
Kardeşim daldığı rüyalardan çıkıp bana döndüğünde yakışıklı yüzüne bir gülümseme kondurdu. Tablolara konu olacak kadar yakışıklı bir kardeşim vardı.
-Sadece birkaç dakikalığına yanından ayrıldım tam bir bilge gibi konuşmaya başladın. Bir dahaki aydınlanmanda beni de yanına al lütfen.
İkimiz de kıkırdamaya devam ederken sordu.
Sana ne oldu
Yorulan bacaklarımı dinlendirmek adına durdum. Annem beyaz elbisesini savurarak hızla diğer elinde tuttuğu tabureyi koydu arkama oturmam için. Onun bu telaşlı halleri beni gülümsetirken yine beyazlar içindeki kardeşime baktım. Başka bir dünyadan gelmişçesine masum ve güzel görünüyordu beyazlar içinde. Birden başka bir gün geldi aklıma beyaz giydirildiğim, beyaz giymenin delilik anlamına geldiği o yerdeyken bu kadar gelişebileceğim aklıma gelir miydi?
Benim hayattaki tek eksiğim kendimi küçük görmem ve sevemememdi. Bir insan kendini sevmezse dünyalar da onun olsa asla mutlu olamazdı. Bunca zamanda öğrendiğim şey kendimi sevebilmek, olduğum gibi kabul etmek olmuştu ve şimdi, şimdi dünyaya bambaşka gözlerle bakıyordum. Sevgi dolu gözle bakılan dünya eskisinden çok daha yaşanılır görünüyordu.
Benden cevap beklemekten vazgeçmiş Alper'e döndüm gülümseyen bir yüzle.
Kendimi kabullendim, her şeyi değiştiren buydu.
Güçlerimin üzerindeki örtüyü hala tamamen kaldırmış değilken vücuduma hakim olan tarafım uyandığında kendime iyileşme emri verdim. Bunu ne kadar yapabileceğim, vücudumun hasar durumu bir bir aklımın arka planında yer alırken bu sefer bedenim neredeyse iyileşmiş olarak ayağa kalktım. Şu ana kadar olan bütün seviyelerden başka bir seviyedeydim ben artık. Bunu fark etmiş ve bana ait olanları almamla beraber tamamlanmıştım ama hala yaşanacak maceralarımın olduğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları 2 : Arayış
FantasíaZaman geçti ve her şey değişti. Küçükler büyüdü ve duygular gelişti. Kaçan yakalanmak istiyor ve ip uçları bırakıyor. Tüm bunların anlamı ne? O gün gelmiştir ve arayış çift taraflı bir şekilde başlıyordur. Bu sefer onları durduran en büyük engel ken...