LoW 76

998 92 176
                                    

SAVAŞIN LORDLARI 76. BÖLÜM

Kim Sa A, on beş dakikadan geriye sayabilmek için saatine baktı. Nasıl çıkacaklardı buradan? Çıkmaya çalışmadan önce sağ kalmaları gerekiyordu. "Kapanmayı hızlandırın!" diye bağırdı hırsla. Etraflarını saran çete üyeleri de araziye iyice dağıldığı için bomba veya roketatar gibi toplu imha silahları da hızlı bir çözüm sunmuyordu. Bir bazukayla etkisiz hale getirecekleri adam sayısı tüfekle tek tek vurabileceklerinin sayısına eşti. Bir eli KangTa'nın yarasına tampon yapmaktan geri durmazken diğer eli de sürekli nabzını ölçecek noktadaydı. Yüzüne iyice eğildi, aynı hırsla tehdidini savurdu. "Seni de benden alırsa yakarım bu ülkeyi, beni duyuyor musun?"

Gözlerini, adamın hasretle açmasını beklediği gözlerinden ayırıp etrafa baktı. Araçlar arkasındaki siperlerden askerlerin atışı sürüyordu. Ağaçlar arasındaki sol kanat da iyice yaklaşmıştı. "Matkap, tetikte olun, herkes girer girmez tırları önümüze çekeceksiniz." Lastikleri patlamış devasa taşıtları, komutanlarının istediği şekilde harekete hazırlamak için dikkatle şoför mahaline yöneldiklerinde Sa A'nın "FN!" emri üzerine, FN marka makineli tüfeğin başındakiler arkadaşlarını korumak için baskı ateşine başlamışlardı.

Şef Yoo ise diğer taraftan konuşmaya başladı. "Tıra geçer geçmez koltukları yatırın, kafanızda sekizinci delik görmek istemiyorum." Komutanlarından aldıkları emir netti, bu emir tırı yatarak kullanmalarını gerektiriyor olsa da yapacaklardı. Tepeden ve yanlardan makineli tüfeklerin baskı ateşinin şiddeti arttırılan atışlarıyla kapanma alanına iyice yaklaşmış olan A Takımının kendini içeri atması için son bir gayret gerekiyordu.

O sırada Sivri'nin sesi duyuldu, "Efendim destek isteyemez miyiz?" kendileri çatışarak sabaha kadar da olsa direnirdi ama komutanın yarasına acil müdahale gerekiyordu.

Sa A sinirle bağırdı? "Hainlerden mi?" Sınır hattı boyunca karakollardan yardıma gelebilirlerdi ama yeterince hızlı ve güvenilir olmazdı. İçine düştükleri bu pusu, kimseye güvenemeyeceklerini gösteriyordu. Sonra sesini biraz daha toparladı, askerlerinin panik olmasını istemiyordu, sadece kendi başlarının çaresine bakmak zorunda olduklarını bilsinler istiyordu. "Kimse gelmeyecek..."

Şef Yoo Gook, sol kanatta pusunun içinde yoğun mücadele veren askerlerinin kayıp vermeden yol tarafına geçip kapanmayı sağlayabilmeleri için en hızlı yolu düşünüyordu. Sivri ve Sa A arasındaki konuşmanın harareti ona fikir vermişti. Kadın komutanın başını kaldırıp etrafa bakacak durumda olmadığını bildiğinden önündeki aracın kapısını açıp kutunun içinden iki tane işaret fişeği çıkardı. "Mulan, askerlerin siperlerini terk edip içeri gelmesi için güvenli boşluğu oluşturmamız gerekiyor."

"Görüş negatif." Kimin nerede olduğu hiç belli değildi! Az önceki yaralanma ve kayıplara neden olan kurşunlar gibi karanlığın içinde ölüm saçacak namlular gizlenmiş olabilirdi.

"İşaret fişeği kullanacağım, temizleyebilecek misiniz?"

"İki dakikaya ihtiyacım var," Sa A bunu der demez en yakınındaki askere gelmesini işaret edip KangTa'nın başucunda diz çökmesini sağladı. Bakışlarıyla yaraya sıkı sıkıya bastırdığı bezi işaret edip, "Sana emanet" dedi ve yerini askere bırakır bırakmaz yukarı tepedeki yerine fırladı. Mikrofon ucunu iyice dudaklarına yaklaştırıp, "Tırların arkasına konuşlanmış herkes sis bombasını alsın." Güçlü bacaklarıyla engebeli tepeyi yavaşlamadan tırmanırken konuşmaya devam etti. "A1 sol, A2 sol, beni duyuyor musunuz?" Askerlerin kullandığı bağlantı üzerinden yoğun çatışma sesleri yansıyordu kulaklarına.

"Emredin efendim."

"Otuz saniye sonra işaret fişeği fırlatılacak, o sırada sakın av olmayın ama gördüğünüzü indirin."

Savaşın LordlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin