LoW 24

2.3K 198 32
                                    

SAVAŞIN LORDLARI 24. BÖLÜM

KangTa'nın ekibe yaptığı konuşmadan sonra bir süre karagahta dolanıp kafasını toplamaya çalışan Kim Sa A, aldığı yeni görevin getirilerini tartıyordu. Çağrıldığı toplantı odasının önüne geldiğinde derin bir iç çektikten sonra kapıyı tıklatıp içeri girdi. Kafası yine çok derinlere dalmıştı, onu bu derinlikten yüzüye çeken ise KangTa'nın, "Ne düşünüyorsun Komutan Kim?" sorusu oldu.

Kız gelen soruyla duraksadı, ama sonra karanlık gözlerini KangTa'ya dikip "İntikam Lordum. İntikamımı düşünüyorum" dedi tek nefeste.

Belki bunun sırası değildi, belki aklından geçeni hiç söylememeliydi. Belki kendine saklamalıydı ama KangTa'nın sorusuna bir yalanla cevap veremezdi. Evet, intikamını düşünüyordu.

Dürüstlükle cevap verdiği adam, aldığı cevapla hiç beklemediği bir anda hazırlıksız yakalandığını fark etmişti. "Neden şimdi?" diye sordu.

Genç kız gözlerini kaçırmadan dim dik komutanına baktı. "Tüm bu şeylerle uğraşırken, intikamımı almaya fırsat bulabilecek miyim onu merak ettim"

Aslında bu öylesine bir merak değildi. Daha çok; yeterince farklı şeyle uğraşıyoruz artık intikam alalım isyanıydı. Ama Kim Sa A asla lorduna asilik yapmayacağı için tüm hislerini sorulara dökmüştü. Ve onu çok iyi tanıyan Lord'u da bu saklı anlamı tabi ki farketmişti. Sağ eli masanın üstündeki dosyanın üstündeydi, önce yavaşça kapattı sonra elindeki kalemle önündeki sandalyeyi işaret edip, "Karşıma geç" dedi. Kızın gözlerine bakmamıştı. Kız sandalyesini çekerken KangTa kalemi parmakları arasında çevirmeye başladı.

Sa A'nın bakışları Komutan Choi'in uzun parmakları arasında bir o yana bir bu yana savrulan kaleme dalmıştı. Ben de hayatın fırtınasında böyle mi savruluyorum? diye geçirdi aklından.

O anda KangTa kalemi hafifçe fırlattı, havada bir tur döndükten sonra açtığı avcuna düştü. Hemen ardından sert bir şekilde masaya koydu. Eli hala üstündeydi. "18 yaşına basar basmaz da bana intikamını sormuştun." Kızın gözlerinin içine baktı. "O zaman ne dediğimi hatırlıyor musun?"

Choi KangTa'nın ses tonu serin bir rüzgar gibiydi, iyi gelen ferahlatıcı bir rüzgar. Kim Sa A'nın gün boyu dağılan fikirlerini toplamasına yardımcı olmuş gibiydi. Kız, komutanının gözlerinden ayırmadı gözlerini. "Asya'daki herkesi yenebilecek güce ulaşana kadar bekle demiştiniz Komutanım" Aralarındaki bu konuşma Çin'deki karargahtayken geçmişti, Kim Sa A hala ayrıntısıyla hatırlıyordu.

"Evet, ve hala seni o güce ulaştırabilmek için çalışıyorum. Hâlâ güce ihtiyacımız var. Önce bu operasyonu ilerletelim, zamanı geldiğinde zaten intikamın yollarını ben senin için boşaltacağım."

KangTa elinin altındaki kalemi kıza uzattı. Gözleri gözlerinde, Sa A'nın kimliğinin derinliklerine mesaj göndermek ister gibiydi "Bedelini ödeyecekler. Güçlenip sen ödettireceksin"

Sa A çok kısa bir an komutanının kendisine verdiği kaleme baktıktan sonra iki eliyle alıp tuttuğu gibi kırdı. Bakışlarındaki derinlik odanın havasını değiştirmeye yetmişti. KangTa kızın irisinin karanlığında boğulabileceğini hissetti öylesine derindi.

Komutan Choi KangTa daha fazla eskiyle boğuşmak istemediği için derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Projeksiyon makinesinin kumandasını alıp slaytı başlatırken. "Gençlerin eğitimini sağlarken büyük bir operasyonel güce kavuşmuş olacağız. Gücümüze güç katacak. Yeter ki vazgeçmeyelim Eğitim Komutanı Kim Sa A."

Kız hafifçe gülümseyip asker selamı verdi, "Emredersiniz" dedi kendinden emin bir şekilde. Her zamanki gibi KangTa iyi gelmişti.

Akşamın karanlığı karargaha olduğu gibi WooHyun'ın yoluna da düşmüştü. Şehirdeki işlerini bitirdikten sonra çıktığı yolda malikaneye varmasına az kalmıştı. Şu yerden nefret ediyorum diye geçirdi aklından. Fazla karanlıktı, fazla ıssız. Sanki Büyük Başkan Lee Dae Soo ve diğer sıradan insanlar arasındaki farkın somutlaşmış haliydi. Işıklar içindeki şehirden çıkıp bu kale gibi korunan yalnız malikaneye geldiğinde aklında hep bu düşünce oluyordu. Çocukken buranın inşaatını gezdiğini hatırlıyordu. İlk evleri de korunaklı ve güçlüydü ancak özellikle 97 sonundaki o saldırıda olanlardan sonra bu malikaneye geçişi hızlandırmışlardı. Hemen o yaz bitmişti inşaat. Malikeneye karşı Lee WooHyun'ın içinde garip bir yabancılık vardı. Bu evi hiç sevememişti, babasıyla görüşmek zorunda kalmasa adımını bile atmazdı zira ruhunu kelepçeleyen his katlanılır gibi değildi.

Savaşın LordlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin