Multimedya: SHINee - Shine/Medusa I
SAVAŞIN LORDLARI 64. BÖLÜM
WooHyun bu soruyu sorarken aklından çok şey geçirmişti, Çin'deki o ajan çocuğu, Amerika'daki kırma latini hatta sırf yakışıklı diye bahsettiği için Kim JeongHoon'u bile düşünmüştü ama şimdi Kim Sa A en duymak istemediği kişiden bahsediyordu. Aşık olmuş olması bir yana, bir de o kişinin Choi KangTa olması işleri karmakarışık etmişti. Sıkıntılı bir nefes verdi. Ancak biraz daha sessiz kalırsa, Sa A neden sorduğunu soracaktı bunu biliyordu. Bu yüzden onun konuşmasına fırsat vermeden, kendisi atıldı. "Sonra ne oldu?"
Nitekim düşündüğü gibi de olmuştu, Sa A tam WooHyun'ın bunu niye sorduğunu öğrenmek için ağzını açmıştı ki gelen soru fırsatı elinden aldı. Aslında şaşırmıştı da, WooHyun'ın bunun üstüne neden bu kadar düştüğünü anlaması zordu. Yine de her zamanki gibi ona karşı dürüst olacaktı. Kim Sa A ömründe çok sık yapmadığı bir şeyi yapıp KangTa'dan başkasına içini döktü. "Sonra büyüdüm" dedi derin bir iç çekip. Yüzünde de anlamlı bir tebessüm belirmişti.
WooHyun'ın merakla kaşları çatılmıştı. "Vazgeçtin öyle mi?"
"Hayır, sadece benimle birlikte hislerim de büyüdü. KangTa'ya olan hislerim artık aşktan çok daha güçlü bir duygu."
...
Çatı katında geçen bu konuşmadan dakikalar sonra evinin banyosunda gözlerini kapatmış, duş musluğundan akıp tenine süzülen sıcak su damlalarının kendini dinlendirmesine izin veren Kim Sa A üstündeki ağırlıktan kurtulmaya çalışıyordu. WooHyun, yarın yurtdışına çıkacağını söyleyip hızla yanından kalktığından beri aklı onun söylediklerindeydi. Sadece söylediği değil, yaptıkları, sordukları... WooHyun'a dair zihnini meşgul eden o kadar çok şey vardı ki; bu, içinde oldukları durum dolayısıyla mı yoksa onun benliği ile mi alakalıydı çözemiyordu.
Akan suyun yüzüne getirdiği ıslak saçlarını iki eliyle geriye atıp başını kaldırdı. Artık ılık su damlaları doğrudan yüzüne çarpıyordu. Tıpkı WooHyun'ın yüzüne yaklaşıp konuştuğu anlarda olduğu gibi, tatlı bir sıcaklık veriyordu. Ve böyle anlarda Sa A onu düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. Etrafını saran bu ılık rahatlık o adamla olduğu anların bir kopyası gibiydi. "Bana sordu ama kendisi aşık olmuş mudur?" diye düşündü. Bir iki defa daha elini ıslak saçlarından geçirdikten sonra yüzünde mizah duygusunda uzak bir gülümseme belirdi. "WooHyun gibi güzelliği seven biri muhakkak bir güzel bulup sevmiştir."
Geceyi bitirene kadar aklında bu konu vardı. Yeni güne uyandığında ise düşünmemeye çalıştı. Yapacak işleri vardı. Kahvaltısını yapıp ofise gitmeye hazırlanıyorken kendisini sorguya çekip duran Lee WooHyun'la karşılaşmayacağı için seviniyordu. Kim Sa A saatine baktı, Japonya'ya varmış olmalıydı.
Lee WooHyun Güneş'in doğduğu topraklardaydı, arkadaşı Charmander ise Güneş'in topraklarına doğduğu ilk andan beri ofiste, iletişim sistemlerinin güvenliği üzerine çalışıyordu. Olabildiğince dış etkilere kapalı haberleştirme yolu kullanmaları gerektiğini biliyordu ve bunun için KangTa'dan da aldığı talimatla daha hızlanmıştı.
Bilgisayarına yazdığı kodu işleme sokmadan önce parmaklarını kıtlatıp koltuğunda geriye yaslanan genç hacker, kapının açıldığını duyunca dönüp gelen bakmıştı. "Kim Sa A?"
"Selam." Kısa saçlı kadın elindeki çilekli yoğurt kaplarından birini kendine alıp diğerini Char'a uzattı.
Genç hacker bir yandan kutuyu açıp kaşığını meyveli yoğurda daldırırken diğer yandan, "Bu sabah erkencisin?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşın Lordları
ActionSiyah Porsche'un hızı 200'ü bulmuşken 89. otoyolun batısındaki eski köprüye yöneltmişti. Sürücü koltuğundaki kadın, köprünün sonunda kendisini bekleyen tehlikenin farkındaydı ama girmekten başka seçeneği yoktu. Yaklaşık 250-300 metre arkasında, kend...