SAVAŞIN LORDLARI 28. BÖLÜM
Han Nehri'nin kenarında henüz başlayan pazarlık bir anda nereden geldiği belli olmayan silah sesleriyle kesilmişti. Saliselik bir durgunluğun ardından birbirlerini kollayıp kendilerini arabalarının arkasına atıp siper aldılar. WooHyun aracın kapısına sırtını yaslamış silahını çıkarırken aklında birkaç saniye önce omzunun hemen yanından vızıldayarak geçip WooBin ve JeongHoon'un arasında toprağa saplanan mermi vardı. Resmen sıcaklığını hissetmişti. Silahının emniyetini açıp kuzenine döndü onun da silahını eline aldığını görünce, "Kim lan bunlar!" diye söylendi sinirle. İkisi de WooBin'in Aston Martin'ine sırtını dayamış içinde bulundukları durumu gözden geçiriyordu.
WooBin'in sinirden gözleri büyümüştü. "İşin sonunda canlı kalan bulursak sorarsın" dedi, silahını işaret ederek.
WooHyun kuzeninden beklediği tepkiyi almıştı, hafifçe gülümseyip sağ tarafına baktı. "Jeong!" dedi yoklamak adına.
O sırada aracının kapısını açıp torpidodan silahını çıkaran Kim Jeong Hoon, "WooHyun, eğer TS Group'un tek erkek varisine bir şey olursa bunun altından kalkamazsın biliyorsun değil mi?" diye sordu sesi ulaşsın diye bağırmıştı. O da sırtını tıpkı WooBin ve WooHyun gibi arabasına dayadı.
"Aracın zırhlıysa arkana yaslan ve senin için ortamı temizlememi bekle Veliaht Kim"
Jeong yarım bir gülüş atıp, "Zırhlı" dedi ama yerinde durmaya hiç niyeti yoktu.
İki arkadaş kurşunlar arasında gülüşürken, "Kızlar, muhabbetiniz bittiyse icraata geçelim!" diye müdahale eden WooBin, sözü biter bitmez ayağa kalkıp kurşun seslerinden tespit ettiği park halindeki tırın üstünde duran hedefe ateş etti. Dirseklerini siyah otomobilinin tavanına dayamış, tabancasını sıkı sıkıya tutuyordu. İki isabetli atışla önce göğsünden sonra kafasından vurduğu adam yere yığılırken onun birkaç adım sağındaki adam da sağ ve sol omuzlarından vurulup geriye doğru sendeleyip tırın üstünden aşağı düşmüştü.
WooBin işini tamamlayıp tekrar arabanın yanında siperini alırken göz ucuyla Jeong'u kontrol etmeyi ihmal etmedi. Kim Jeong Hoon da kendisiyle aynı anda işini bitirip eğilmişti. İkinci adamı yere yığan oydu belli ki, WooHyun serserisinin arkadaşları da WooHyun gibi serseridir diye düşünüyordu ama bu züppe yetenekli bir züppeymiş diye son bir not düşerek tamamladı gözlemini.
Onlar kendilerini güvene alır almaz bu sefer WooHyun ayağa kalkmıştı, yakındaki köprünün üstünden de ateş edenler vardı o tarafa doğru sıktı. Karanlıkta yerleri pek belli olmuyordu ama iki kişiyi kafalarından birer temiz atışla indirebildi. Tam eğildiği anda dibine bir kurşun saplanmıştı, saliselik farkla o kurşunu omzuna yemekten kurtulduğunu fark edince sinirle nefes verip kuzenine döndü. "Köprüdekiler deli sıkıyor, var mı yanında işe yarar bir şeyler?"
WooBin başını sallayıp, "Bir iki oyuncak var" dedi ve şoför kapısını açıp yolcu koltuğuna uzandı, bir süre eliyle yoklayıp koltuğun altındaki özel bölmenin kolunu çekti. Hafifçe üste kalkan minderi eliyle açıp içinden iki otomatik silah çıkardı. Gelip yolcu tarafındaki camlardan seken kurşunları fark edince daha fazla oyalanmayıp çıktı. *Uzi Pistol'u kendine alırken Uzi Mini'yi WooHyun'a uzattı. "Hünerlerini görelim" dedi meydan okur bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşın Lordları
AcciónSiyah Porsche'un hızı 200'ü bulmuşken 89. otoyolun batısındaki eski köprüye yöneltmişti. Sürücü koltuğundaki kadın, köprünün sonunda kendisini bekleyen tehlikenin farkındaydı ama girmekten başka seçeneği yoktu. Yaklaşık 250-300 metre arkasında, kend...