SAVAŞIN LORDLARI 2. Bölüm
"Evi arayın"
Liderinin bu sözleri üzerine arkasındaki adamlar evin içine dağıldı. Dördü yukarı çıktı, ikisi alt kattaki bölümlere bakmaya başladı, birkaç tanesi bahçedeydi, geriye kalan iki adam da Nam SeungHyun'a hızla yaklaşıp kollarından sıkıca kavradı. Tecrübeli gazeteci bu onur kırıcı halden kurtulabilmek için direndi ancak kendisini tutanlar mengene gibi iki yandan sıkıştırıyordu, hiç şansı yoktu. Emri verene gözlerini dikti. "Adamlarını istediğin kadar dağıt! Kimseyi bulmayacak buradan bomboş ayrılacaksınız!" Sonuna doğru gülümsemeye çalışmıştı ama pek işe yaradığı söylenemezdi.
Moral üstünlüğü elde etmek üzere olduğunu fark eden zayıf lider "Öyle mi dersin?" diye sordu. Bir adım yaklaşıp, "Peki ya biz sırlarımızı ortaya çıkarmaya çalışan gazeteci bozuntusunu ortadan kaldırsak da boş ayrılmış mı olacağız?" sözleri gibi bakışları da tehditkardı.
"Sırrınız yok artık. Her adımınız çözüldü" SeungHyun elinde olan tek kozu yani bilgiyi kullanmayı denedi. Şimdilik işe yaramışa benziyordu, haydutların başı ilgiyle yaklaştı. "Doğru ya, sen koca bir dosya hazırlamış olmalısın." diye tısladı sanki yeni aklına gelmiş gibi konuşmuştu. Halbuki buraya geliş amaçları başlı başına o dosya ve şahitlerini ortadan kaldırmaktı. Aylardır burnunu her şeye sokup başlarına bela açmış gazetecini yakasına yapıştı "Şimdi hazırladığın tüm belgeleri elimize vereceksin" konuşurken sesini iyice yükseltmişti. "Kimlerden bilgi aldığını, aramıza soktuğunuz muhbirleri, hepsini. Her şeyi anlatacaksın! "
Seunghyun güldü, hem de sinsi bir şekilde "Senden bilgi aldım ya. Unuttun mu?" Gözlerini iyice açıp, "Pislik çetenizin ne haltlar karıştırdığını, gümrüklerde nasıl kaçakçılık yaptığınızı, işinize geldikçe teker teker nasıl adam öldürdüğünüzü, ölümleri kiralık savcılarla kiralık doktorlarla nasıl perdelediğinizi, petrol piyasasını nasıl manipüle ettiğinizi, kanunsuz paralarınızı nasıl resmiyete döktüğünüzü, hangi bürokratların gücüyle bu paraları aklattırdığınızı... Hepsini sen anlattın ya!" durdu derin bir soluk alıp, "Çetenizin başındakilerin nasıl iş adamı görünümlü suç makinesi olduğunu tek tek sen anlattın hatırla"
Zaten SeungHyun'ın yakasını kavramış olan adam iyice sıktı, duyduklarıyla çılgına dönmüştü, "Ben anlattım demek? O zaman gereğinden fazla şey bilenlere ne yaptığımızı da anlatmış olmam lazım" tükürerek konuşuyordu. Bir yabancının bunca şey öğrenmiş olması yapılanmalarının büyük tehlikede olduğunu gösteriyordu. Tabi blöf yapmıyorsa.
Nefes almakta zorlanan adam zaman geçtikçe yardım geleceği ümidini kaybetmeye başlamıştı, eşini ve kızını kurtarmanın bir yolunu düşünüyordu. Bunları fazla oyalayamazdı, başka bir şeyler bulmalıydı kurtulmak için ama öylesine aciz bir haldeydi ki elinden bir şey gelmiyordu. Boğazını sıkan ellerin gevşemesiyle derin bir soluk verdi. Az önce gırtlağına çökmüş adam şimdi tekrar birkaç adım geriye gidip sözde uzlaşmacı tavrını takındı. "Hadi bize haber dosyasının nerede olduğunu söyle, biz de seni evinde rahat bırakalım"
Öte yandan aşağıda bunlar olurken üst kata çıkan haydutlar da evi aramaya başlamıştı, aydınlatmalar kullanılamadığı için ellerindeki fenerlerle odalara dağıldılar. Biri çalışma odasına girdi, bir şeyler bulabileceği umuduyla çekmeceleri masanın etrafını karıştırdı ancak etrafta anlam veremediği kitaplar, yerli-yabancı gazeteler, dergiler ve boş kağıtlar dışında hiçbir şey bulamamıştı. Aradıkları şey buralarda değildi, son olarak kitaplığa yöneldi. Aşağıdan yukarıya kadar kitaplarla dolu olan dolap yamuk duruyordu. Eğreti görüntüsünü fark edince dikkatini o yöne verdi. El fenerini raflarla duvarın birleştiği yere odakladı bir yandan da silahını daha sıkı kavrayıp dolaba yaklaşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşın Lordları
ActionSiyah Porsche'un hızı 200'ü bulmuşken 89. otoyolun batısındaki eski köprüye yöneltmişti. Sürücü koltuğundaki kadın, köprünün sonunda kendisini bekleyen tehlikenin farkındaydı ama girmekten başka seçeneği yoktu. Yaklaşık 250-300 metre arkasında, kend...