Multimedya: FT Island - Take Me Now
SAVAŞIN LORDLARI 45. BÖLÜM
Öğrendiklerinden sonra ne yapacağını bilemeyen WooHyun kendini olabildiğince çabuk dışarı atmıştı. KangTa ile karşılaşmayı istemiyordu çünkü bu seferki kavga öncekinden çok daha büyük olabilirdi. Bu şekilde kullanılmayı kolay kolay sindiremeyecekti, Sa A'nın sözleri ise her şeyi daha da yıkıcı hale getirmişti.
Arabasına binmiş rotasını doğruca limana çevirmişken hissettiği hayal kırıklığının ağırlığına katlanmaya çalışıyordu. Öğrendiğinde sadece Choi KangTa'nın karşısına çıkmak, nasıl benden saklarsınız diye hesap sormak, bana neden bir şey söylemezsin Hyung diye kırgınlığını belli etmek istemişti. O an KangTa'dan başka kimseyi hesap soracak kadar yakın görmemişti kendine.
Aslında Kim Sa A haklıydı, önce babasına kızmalıydı belki. Normal insanlar bunu yapardı herhalde ama baba-oğul ilişkileri o kadar zayıftı ki babasının bunu yaptığına şaşırmıyordu bile. Bu gerçeğin yüzüne çarpılması ise genç adama sadece acı vermişti.
Öte yandan Kim Sa A, WooHyun ayrıldıktan sonra Charmander'den işin aslını öğrenebilmişti. Dediği gibi babasının şikayeti sonucu baskın olmuştu ve bu durum Başkan'ın oğluna karşı ne kadar sert olduğunu açıkça gösteriyordu. O geceyi düşünen Sa A işin içinden çıkamamıştı, eğer son yarışta WooHyun biraz dikkatsiz olsa çoktan Okta'nın adamları tarafından zor durumda bırakılmış, polise yem edilmiş hatta belki kazayla canı tehlikeye atılmış olacaktı. Bir baba oğluna karşı neden bu kadar sert olurdu ki?
Ofisten çıktıktan sonra bunları düşünürken içinin karardığını hisseden genç kadın en sonunda derin bir nefes verip, 'Boşver Sa A' diye söylendi. 'Sana ne ki?' Yıllardır dünyanın her tarafında ailesiyle arası problemli çocuklara, gençlere, yetişkinlere rastlamıştı. Hatta öz çocuğuna, Başkan'ın oğluna yaptığından çok daha kötüsünü yapanları görmüştü. Ama her ne olursa olsun WooHyun'ın bu muameleyi görmüş olmasına kızmıştı. Lee WooHyun böyle davranılmayı hak etmiyordu.
Canı bu kadar sıkkınken eve gidesi gelmemişti. Dün gece huzurla başını koyduğu yastığa bu gece, bu düşüncelerle başını koyamazdı. Ön kaportası iyi bir tamir isteyen arabasını Kate'in kaldığı lüks mahalleye çevirdi. Ofise yaklaşık on beş dakikalık bir mesafesi olsa da Sa A yavaş sürmeyi tercih ettiği için süre biraz daha uzamıştı.
İki katlı, bahçeli evin önüne geldiğinde arabasını durdurdu. Bahçenin önündeki iki korumadan biri gelip genç kadının kapısını açtı. "Efendim"
İnip anahtarı korumaya veren Sa A, "Nasıl gidiyor?"
"Bir sorun yok efendim."
Adamın cevabıyla duyduğunu belirten şekilde başını sallayıp, "Gece nöbeti sizde mi?" diye sordu.
"Hayır efendim, bir saat sonra arkadaşlara devredeceğiz."
"Peki, yeni geleceklere söyle bana bir araba getirsinler. Bunu da tamire verin" Sa A, eliyle savaş gazisi siyah otomobilini işaret etmişti. "Dikkatli olun, iyi nöbetler"
Diğer korumanın da bahçe kapısını açmasıyla Kate'in Seul'deki evinin bahçesine girdi. Küçük, düzenli, tatlı bir bahçeydi. Arkadaşının çiçeklerle pek işinin olmadığını biliyordu muhtemelen evin Kate'den önceki kiracısı iyi bakmıştı veya Kate kendine iyi bir bahçıvan bulmuştu.
Eve çıkan merdivenlerde, elleri deri montunun cebinde yavaş yavaş yürürken kapı açılmış ve "Hoş geldin!" sesi yükselmişti.
Gülümseyip, turuncu tulumu ile amerikan hapishanelerinden fırlamış gibi karşısında duran arkadaşına bakan Kim Sa A son iki basamağı tek adımda geçip kapıya geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşın Lordları
ActionSiyah Porsche'un hızı 200'ü bulmuşken 89. otoyolun batısındaki eski köprüye yöneltmişti. Sürücü koltuğundaki kadın, köprünün sonunda kendisini bekleyen tehlikenin farkındaydı ama girmekten başka seçeneği yoktu. Yaklaşık 250-300 metre arkasında, kend...