Merhabaaa, biz geldik💃🏻
Hadi buraya başlangıç tarihimizi yazalım💅🏻
Aşşırı heyecanlıyım, umarım sizler de öylesinizdir ÇÜNKÜ BEN AŞŞIRI HEYECANLIYIM SHXJFKFFÖFKFKJ
Depresif, kısa bir giriş gibi ama söz veriyorum sonraki bölüm alev alev😌🔥
Lütfen bizi tek bırakmayın ve 1 saniyenizi ayırıp oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu?🌸
Yıldızlarınızı bekliyoruz!💖
Keyifli okumalar💖
***
"Geçmişin size hiçbir faydası yok Alparslan Bey, ihtiyacınız olan şey geriye dönmek değil; ihtiyacınız olan şey ileriye bakmak..."
Son beş yıldır saplanıp kaldığım bok çukurundan ayağımı hiç çıkaramadığımı ve belki de hiç çıkaramayacağımı bilsem bile hiçbir şey söylemedim. Masanın ardında oturan siz değilseniz eğer, söylenen her söz basitti. Verilen tavsiyeler, uzun uzadıya yapılan içi boş konuşmalar son birkaç yıldır beynimi şişirmekten başka bir şey yapmamıştı. Hep aynı süslü sözler, hep aynı safsata...
Hiçbiri yaşadıklarımı unutmama, acımı derinlerime gömmeme yardımcı olmuyordu. Kayıplarımın ardından yıllar geçse bile içim hala yangın yeriydi. Öfkem hala diri, yaram hala derindi ve kullandığım ilaçlara katlanmamın tek sebebi; kafamdaki çığlıklar susana dek uyuşmayı ve beynim boş bir kitapmış ve sanki sayfaları çoktan kül olmamış gibi hissetmeyi sevmemdi. Zihnimdeki canavarı yok etmeye hiçbir zaman gücü yetmemişti ama onu uyutabilmiş, bana bir nebze de olsa rahat vermişti.
Alparslan Gündoğdu ilaçlarını aldığında sessiz, sakin biriydi. Aylar sonra onları kullanmayı bıraktığında da sakindi ama zihnindeki canavar derin uykusundan uyanmış, her gün, her dakika pençelerini ve dişlerini bileyerek; gerçekleştireceği kıyımı dört gözle bekler hale gelmişti. Her an tetikte, her an saldırmaya hazır bir haldeydi.
Bir adamın kaybının en derin izi kalbinde değil, gözlerindeydi.
Bakışlarındaki ışık solduğunda ve her renk ona artık aynıymış gibi geldiğinde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilirdi. İşte, her sabah aynada gördüğüm, kiminin bakınca ürktüğü gözlerim de böyleydi. Hayattaki her şeyini yitirmiş birinin boş bakışlarıyla ve bir türlü dindiremediği acısının sebep olduğu kor alevlerle çevriliydi. Sanki tüm sempatisini kaybetmiş gibi kimi zaman alaycı, kimi zaman dik, kimi zaman ise kin ve nefretle bezeliydi. Bu onun yalnızca kendisinin gördükleriydi, dışarıdakiler onlara bir bakış attığında soğuk ve vurdumduymaz derdi. Atlatmış, derdi. Alışmış...
Ve ben bu düşünceleri henüz onlar söylemeden duyduğumda kafamdaki canavarın kükrediğini, vahşice uluduğunu iliklerime dek hisseder, sanki onun terbiyecisiymişçesine Sakinleş, derdim. Bekle, zamanını bekle... Çünkü yıllarca bastırdığım her şey bir gün ortaya saçıldığında sadece benim değil, canavarın da ancak o gün gün yüzü göreceğini bilirdim.
Ne aptal psikiyatrımın sözleri ne de küçük kardeşimin çabaları yıllarca içimde biriktirdiklerimi benden söküp almaya yetmedi. Yaptıklarım, hayat arkadaşının ve dört yaşındaki minik kızının gözlerinin önünde yanarak can verdiğini gören bir adamın elinden gelenin en iyisiydi.
Birkaç haftadır kurmaya çalıştığım bu yeni düzende en sevdiğim şey içmekti. Alkolik biri değildim ama bazen keşke olsaydım derdim, eğer bana her şeyi birkaç saatliğine unutturup hissettiğim her şeyi de benden alacaksa hep içeyim ve bir gün huzurlu bir alkolik olarak öleyim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİN KOYNUNDA
General FictionBeni iyice tezgâha yaslayarak "Gülden," dediğinde "Bitti," diye tekrar ettim. "Unuttun mu? Aramızdaki her şey bitti?.." "O yüzden mi gözlerime öyle bakıyorsun?" diye sataştı bana. "O yüzden mi beni kıskandırmaya çalışıyorsun? O yüzden mi delirtiyors...