8. BÖLÜM: "DÖVME"

48.9K 2.6K 677
                                    

Merhabaa, biz geldik!💅🏻

Medyada bizimkiler var❤

Umarım seveceğiniz bir bölüm olmuştur, hatalarım varsa affedin lütfen🙏🏻

Bol bol oy ve yorum isterim! 700 oy ve çarşamba günü yeni bölüm, anlaştık?  Bence anlaştık!💫

Keyifli okumalar!❤

***

Dedem; 'Bazen insanlar hakkında fikir sahibi olmak için onları tanımaya gerek yoktur,' derdi. Bazı insanlara bir bakış attığınızda onun hakkındaki her şeyi çözermişsiniz.

En azından dedem babamı ilk kez gördüğünde onun nasıl bir adam olduğunu bildiğini iddia ediyor. Söylediğine göre babamın koyu renkli gözleri kalbinin bir yansımasıymış. İçindeki kötülüğün gözlerine vurduğunu, o yakışıklı suratının da sinsi bir tilkiye ait olduğunu hemen anlamış. Her haliyle güven vermeyen, tekinsiz bir adammış. İnsanı rahatsız eden ve sürekli tetikte durmaya iten tutarsız davranışları varmış. Nitekim aradan biraz zaman geçtikten sonra dedemin gerçekten haklı olduğu ortaya çıkmış.

Tıpkı dedemin babamı ilk kez gördüğünde olduğu gibi, bende karşımdaki kızı ilk kez gördüğümde onun sağlam bir pabuç olmadığını anlamıştım. Aylar önce Mert'in butiğinden içeri girip, onun odasına girdiğimde Mert'i masasının arkasındaki deri sandalyede, onu ise masanın tam üstünde otururken bulmuştum. Aralarında yirmi santimden daha az boşluk vardı ve bir dergi masanın üstünde açık duruyor, kırmızı uzun tırnakların sardığı bir tükenmez kalem de derginin sayfaları arasında dolaşıyordu.

Kızdan onu görür görmez nefret etmiştim.

Ama bunun sebebi kısa şortu ya da eteklerini şortunun içine verdiği, ilk dört düğmesi açık beyaz gömleği değildi. Sebebi gözleriydi. Tıpkı babamınki gibi koyu renk gözleri vardı ve o gözler bir çift akik taşı kadar parlaktı. İçlerinde kötü olan her şey vardı. Dudaklarının kıvrımındaki o soğuk tebessümü alaycı ve samimiyetten uzaktı. Beni gördüğünde yaptığı ilk şey üstümdekileri süzmek, Mert'i tasarımlarını giydiğimi gördüğünde "Başka kıyafet dağıtmıyoruz," demek ve dibi gelen saçlarını savurarak yeniden işine dönmekti.

O an öfkeden çıldırmıştım. Kızın üstüne atlamak ve saçlarını elime dolamak istemiştim ama düşündüklerimin aksine hiçbir zaman olay çıkaran, kıskanç biri olmamıştım. Bu yüzden umursamamaya çalıştım fakat zihnimin bir köşesinde Gülden'ler durmadan başını iki yana sallamış ve beni hep uyarmıştı. Görünen o ki bende de dedemin müthiş genleri vardı çünkü ben de hissettiklerimde sonuna kadar haklıydım. O iğrenç kadını kendi evimde, kendi yatağımda, kendi sevgilimle basmıştım ve şimdi hiçbir şey olmamış gibi karşımdaydı.

Tüm bunlar lanet olası bir şaka mıydı?

Üzerinde deri bir ceket, siyah dar bir kot ve aynı renk botlarla aynı renk bir çanta vardı. Dip boyası eşit tutmamış olacaktı ki saçlarının dipleri daha koyu, boyları ise daha açıktı. Gözlerinin altında koyu halkalar vardı ancak buna rağmen dudaklarındaki rujun rengi kıpkırmızıydı ve kaltak bu haliyle bile güzel göründüğünün farkındaydı. Ben ne kadar şaşkınsam o bir o kadar kızgındı çünkü üstüme atlamak istermiş gibi bakıyor ve derin derin soluyordu.

Umarım bu aldığı son nefesler olurdu.

Onu görmek yapmak istediğim en son şey bile değildi, bu yüzden kapıyı kapatmak için hareketlendim ama lanet kadın ayağını kapı aralığına koyduğunda bunu yapamadım. Ona zarar verebilir, hatta o ayağı kırabilirdim ama karşımdaki insanın buna değmeyeceğinin bilincindeydim. Alparslan'ın geldiğini düşünürken ki yaşadığım sevinç ve heyecan yavaş yavaş vücudumu terk etti, geriye depresif saçma duygular bıraktı ve kapıyı açıp onun o sinir bozucu suratını gördüğümde tüm keyfim kaçtı.

ATEŞİN KOYNUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin