29. BÖLÜM: "HAVUZ"

37.6K 2.8K 827
                                    

Merhaba, biz geldik❤

Bir saat kadar geciktik, hepinizden özür diliyorum, umarım bölümü seversiniz.🙏🏻

Yeni bölüme yine 1400 oy ve 700 yorum diyelim mi, hadi bir deneyelim?

Keyifli okumalar!❤

***

Attığım o mesajın ardından sulu gözlerimle kelimelere bakakaldım ancak bu çok fazla sürmedi. Bir an sonra elimdeki telefon titredi ve ekranda Sevgilim yazan bir arama belirdi.

Aradan geçen günlere, haftalara rağmen rehberimdeki bu ismini değil silmek, düzeltmeyi bile aklımdan geçirmemiştim ama şimdi telefon ekranımı kaplayan resim bana bunun yanlış bir seçim olduğunu haykırır gibiydi. Bunu neden daha önce yapamamıştım ki?

Ekranda ikimizin fotoğrafı vardı. Buselerle film seyrettiğimiz gecelerden birine aitti. Alparslan sırtını kanepeye yaslamıştı ve bende başımı onun dizlerine bırakarak koltukta yan dönmüştüm. Gözlüklerimi burnumun ucuna iteleyerek elimdeki çikolata paketini kemirmeye çalışıyordum ve Alparslan yüzünde tatlı bir tebessümle beni seyrederken parmaklarından birini saçlarıma doluyordu.

Bu fotoğrafı Buse çekmişti ve bunu görür görmez Alparslan'a bir kez daha âşık olduğumu hissetmiştim. Gözlerinde öylesine yoğun ve öylesine canlı bir bakış vardı ki hiç kimse, o bile beni onun beni sevmediğine inandıramazdı. Çünkü bir adam yalnızca sevdiği kadına böyle bakardı ama şimdi anlıyordum ki sevginin de üstünden gelemeyeceği şeyler vardı.

Alparslan Gündoğdu'nun sevgisi eksik değil sakattı.

Fotoğrafa bakarken öylesine dalmıştım ki arama sona erdi ve bir an sonra telefonum tekrar çalmaya başladı. Sessizce ağladığımı fark ettiğimde burnumu çektim ve telefonu açarak nefesimi tuttum. O sözlerden sonra Alparslan'a ne demem gerektiğini bilmiyordum ve bunu o da biliyor gibiydi. Bocaladığımı hissetmişti. Sanki yanı başımdaymış gibi hissettiren bir sesle güldü ve gülüşünün tınısı kalbimi titretti.

"Beş yıl önce yanmadın, bari şimdi yan mı diyorsun?.."

Kelimeleri beni öyle hazırlıksız yakaladı ki nefesim kesildi. Onun da o yangında ölebileceğini ve onunla hiç tanışmamış olabileceğimi düşünmenin yükü öyle ağırdı ki kalbime daha önce hiç hissetmediğim türden bir pişmanlık çöreklendi. İnlercesine "Alparslan," diye fısıldadım ancak başka ne söyleyebileceğimi bilmiyordum.

Benim titreyen sesimin aksine sakin bir sesle "Sorun değil," diye fısıldadı. "Ha saçların ha cehennem... İkisinde de yanarım..."

Gözyaşlarımın çenemden aşağı aktığını hissettiğimde kendime kızdım ve yanıma sokulan Beyaz'ı kucağıma çekerek dudaklarımı dişledim. Sadece kelimeleri değil, haftalar sonra duyduğum sesi bile beni mahvetmeye yetmişti. Onu öyle özlemiştim ki birbiri ardına akan gözyaşlarım sanki hiç durmayacakmış gibiydi.

"Ağlama..." Derin bir iç çektiğinde ellerini saçlarının arasından geçirdiğini ve onları darmadağın yaptığını hayal ettim. "Ağlamandan nefret ediyorum Gülden."

Oysa beni en çok ağlatan kişi kendisiydi.

"Ağlamıyorum." Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim ve dudaklarımdan kesik bir hıçkırık dökülürken "Unuttun mu?" dedim. "Ağlamıyorum, ben çok mutluyum..." Beyaz başını karnıma sürterek acıklı iniltiler çıkarırken gülümsemeye çalıştım. "Hayatıma devam ediyorum..."

"Bensiz," diyerek alay edercesine, kendine kızarcasına güldüğünde burnumu çektim. Dudaklarımdan dökülenler beni yaralasa da "Sensiz..." diyerek onayladım. "Sensiz çünkü seni ardımda bıraktım..."

ATEŞİN KOYNUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin