42. BÖLÜM: "ŞÜPHE"

16.4K 1.6K 181
                                    

Merhabalaar, biz geldikk♥️

Azıcık geciktik ama bilenler bilir, şu sıralar tezimi savunmaya hazırlandığım için onun son hazırlıklarıyla uğraşıyorum ve bu sırada bana anlayış göstereceğinizi umuyorum.🌸

Bölüme geçmeden önce 40. bölümdeki Sevda Çiçeği çekilişimizi hatırlatayım, sonuçları pazar akşam 21.00'da profilimde açıklayacağım, katılmak için son şansınız, benden söylemesi😌

Bölüm için yine 1,5k oy diyelim mi, hadi bir deneyelim?🧚🏻‍♀️

Tatlış bir giriş bölümü oldu, çünkü sonraki bölüm... 🔥😭💔

Umarım bölümü seversiniz, keyifli okumalar!♥️

***

Uyandığımda yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.

Gözlerimi henüz açmamıştım ancak uyku pozisyonumun ve Alparslan'ın her bir zerresinin farkındaydım. Dün gece benimle ağır ağır, tatlı tatlı seviştikten ve bunu yaparken beni bolca yalvarttıktan sonra güç bela duşa girebilmiş, üzerimize bir şeyler geçirmiş ve neredeyse gün ışırken uyumuştuk.

Sırtım Alparslan'ın çıplak göğsüne yaslıydı, ağır kolunu belime doğru atmıştı ve büyük avucu atletimin altında, çıplak karnımın tam üzerindeydi. Uykuya karnımı okşayarak dalmıştı ve parmakları hala oradaki yerini koruyordu. Beni, bebeğimizi sarışında öyle bir sahiplenme ve koruma vardı ki, bu his hayallerimin çok daha ötesindeydi. Bana Alparslan Gündoğdu'nun ne kadar iyi bir baba olabileceğini hatırlatıyor ve açık söylemek gerekirse beni hiç olmadığı kadar heyecanlandırıyordu.

Onun, koşarken etekleri salınan küçük bir çocuğun peşinde dolanmasını ya da tıpkı onun gibi bakan sevimli bir oğlan çocuğunu kollarına almasını hayal ederken gülümsemeden edemiyordum. Bu bebeği çok seveceğimi biliyordum, onu şimdiden çok seviyordum ve Alparslan... Söylediği her güzel söz ve her şefkatli dokunuşuyla onun da benimle aynı fikirde olduğunu biliyordum. Dünyanın en kusursuz ebeveynleri olmayacaktık ancak zaten kim mükemmeldi ki? Sık sık hata yapacağımızdan ve kimi zaman birbirimizi yiyeceğimizden emindim ancak tüm bunları beraber yaşayacak olmak...

İşte bu her şey demekti.

Sırtımı Alparslan'a yaslayabilir ve derin bir nefes alarak gözlerimi yumabilirdim. Her zaman düştüğümde bana uzanan bir el olacaktı ve ben o ellerin ömrümün sonuna kadar benimkileri sarması için her şeyimi verebilirdim.

Bu düşüncelerle birlikte gözlerimi araladığımda ve komodine doğru bir bakış attığımda saatin on ikiyi geçtiğini güç bela fark ettim ancak dün geceden sonra bu kadar geç uyanmamız hiç şaşırtıcı değildi. Sabah insanı olan Alparslan bile bu saatte derin derin uyuyorsa kesinlikle çok yorulmuş demekti. Onu görmek istediğimi fark ettiğimde belimdeki kolunu usulca kaldırdım ve arkamı döndüm. Yakışıklı yüzü uyurken bir melek kadar kusursuz ve güzeldi. Saçlarının birazı alnına doğru dökülmüştü ve dudakları en güzel rüyasını görüyormuşçasına kıvrılmıştı.

Uzandım ve tüy kadar hafif bir dokunuşla kıvrılan o dudaklarını okşadım. Dokunuşlarım yavaşça dün gece tenimi defalarca çizen kirli sakallarına doğru kaydı ve eğilip, çenesinin köşesine bir öpücük bıraktıktan sonra ona doğru yanaştım. Yüzümü omzu ve boynu arasındaki o çukura gömdüm ve bir bacağımı onunkilerin üstüne atarak olabilecek en rahat pozisyonunu seçtim. Uykusundayken bile varlığımın farkındaydı, kolunu yeniden belime doladı ve beni sımsıkı kendine çekti. Burnumu göğsüne gömdüm ve derin bir nefes alarak gözlerimi yumdum.

Hormonlar mı yoksa Alparslan mı aklımı karıştırıyordu bilmiyordum ancak çok mutluydum. İçimde bir türlü bastıramadığım bir neşe vardı, bu yüzden kendimi tutamayıp yavaşça kıkırdadığımda Alparslan'ın yerinde kıpırdandığını hissettim. Kafamı yukarı doğru kaldırdım ve usulca aralanan o güzelim mavi gözleri hiç tereddüt etmeden benimkileri yakaladığında gülüşüm giderek büyüdü.

ATEŞİN KOYNUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin