20. BÖLÜM: "JE T'AIME"

43.1K 2.4K 755
                                    

Merhabaa, biz geldik❤

Yazarken çok keyif aldığım bir bölüm oldu, umarım bölümü seversiniz🌸

Bol bol yorum isterim! Lütfen düşüncelerinizi paylaşmaktan çekinmeyin. Yeni bölüm için 1100 oy ve 600 yorum diyelim mi? Hadi bir deneyelim😌

Keyifli okumalar❤

***

Dirayet, dirayet, dirayet...

Lanet olası dirayet...

Toplantının geri kalanı boyunca içimden durmadan tekrar ettiğim kelime buydu. Adamı görür görmez bayrakları indirmiştim. Oysa bu sabah tam da hücum yapmaya hazırlanıyormuş gibi giyinmiş ve tüm silahlarımı kuşanmıştım. Sırf adamın eli bacaklarımda gezindi ve gözleri bana öyle baktı diye tahrik olmak da neyin nesiydi? Üstelik benim ne zamandır topluma açık bir yerde seks yapmak gibi bir eğilimim vardı ki?

Mantık Abidesi Gülden en az benim kadar şaşkın bir sesle 'Yoktu,' dedi. Sürtük Gülden ise dudaklarını yaladı ve bacak bacak üstüne atarak 'Şimdi denemiş oldun,' diye fısıldadı.

Tamam, teknik olarak seks sayılmazdı ama bence bu da ona yakındı. Alparslan'ın dokunuşlarından her zaman hoşlanmıştım, bunu asla inkâr etmiyordum ama... Dirayet... Kesinlikle bunu bir daha tekrarlamayacaktım, en azından aramızdakiler çözülene kadar...

Bu yüzden toplantının geri kalanı boyunca ondan biraz uzak durdum. Çatılan kaşlarına aldırmadan sandalyemi tiz bir sesle ondan öteye sürükledim ve tabletimi açarak notlar alıyormuş gibi yaptım. Aslında Candy Crush oynuyordum ama o an kafamı dağıtabilecek her türlü şeyi yapardım.

Alparslan'ın gelişi beni ne kadar heyecanlandırsa da aslında bir yandan da düşündürüyordu çünkü bunun hayra alamet olmadığını biliyordum. Evet, Ezel Doğan yıllar sonra bulduğu karısıyla ve annesiyle hiç tanışamamış olan minik kızıylaydı. Bu molayı ona çok görmüyordum ama Erez Gündoğdu? Bence onda bir şeyler vardı. Nedenini açıklamakta zorlanıyordum ama Ömür de işin içine girince bazı şeylerden şüpheleniyordum. Şekerlerimle beşli yapıp, rengârenk bir top kazanırken bugüne kadarki parçaları birleştirmeye çalıştım.

Erez'in galeriye geldiği ilk günü, Ömür'ün o anki tavırlarını, birbirlerine bakışlarını, aynı ortamda olduklarında aslında ne kadar gerildiklerini ve tüm o hareketlerini... Bunları düşündüğüm zaman patronlarımın birbirlerine karşı bir şeyler hissettiğini düşünüyordum ama ya o adam? Ömür'ün nişanlısı? İşte bu denklemde koca bir soru işareti yaratıyordu. Ama en büyük soru işareti şuydu: Ömür düğün hazırlıklarını bahane ederek izin almışsa eğer, Erez Gündoğdu neyi bahane ediyordu?

Renkli topumu çizgili mavi şekerlerden birine vurdum ve kalan mavi şekerlerin hepsini patlatırken Alparslan'a kirpiklerimin altından bir bakış attım. Önünde bir tablet vardı, dokunmatik kalemi ekranda kaydırırken önümüzdeki on günün planını büyük bir titizlikle anlatıyordu ve odağı tamamen işti. Doğrusu o koltuğa çok yakıştığını söylemeliydim. Ve onunla çalışacak olmanın aslında beni ne kadar heyecanlandırdığını ama...

Dirayet... Lanet olsun... Dirayet...

Bakışlarımı ondan çektim ve toplantının geri kalanı boyunca şeker patlatmaya devam ettim. Herkes odadan tek tek çıkarken bende ayaklandım ama çakma sarışının on iki santimlik topuklularının üstünde Alparslan'a doğru yürüdüğünü gördüğümde ayaklarım sanki çivilenmiş gibi kalakaldım. Bakışlarım yalnızca dakikalar önce gözlerine saplamak istediğim kalemler arasında gidip geldi ve Alparslan'la göz göze geldiğimde, neler düşündüğümün farkında olduğunu anladım.

ATEŞİN KOYNUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin