Merhabalaar, biz geldik🥹❤️
Bazen hayat benim için pek kolay olmayabiliyor ve bazen bunlarla başa çıkmakta zorlanabiliyorum, tıpkı hepinizin zaman zaman yaşadığı gibi.🥲
Gelmemiz uzun sürdüğü için üzgünüm ama yine de burada olduğumuz için çok mutluyum❤️
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? Bol bol yıldız ve yorum isterim.❤️🩹
Umarım seversiniz, keyifli okumalar dilerim!❤️
***
Alparslan Gündoğdu'dan
Kolay bir çocukluk geçirmedim, hiç kolay bir hayatım olmadı.
Anne ve babamı kaybettiğimde on sekiz yaşından sadece biraz büyüktüm ve üniversite sınavına yeni girmiştim. Hayatımın yeni yeni şekilleneceği o eşik noktasının tam üzerindeydim. Her ergen gibi hatalar yapmak ve bu hatalardan dersler çıkararak büyümek ve özgürce yaşamak istiyordum. Belki, arkamda ailemin desteğini de hissetsem bunları yapardım da. Ancak ben on dört yaşında bir erkek kardeşle ve nasıl yöneteceğim konusunda hiçbir fikrim olmayan koca bir mirasla yapayalnız kalmıştım.
Hatalar yapma şansım yoktu, yanlış tek bir adım atma lüksüm bile yoktu ve geçip giden yıllar boyunca, bu düşünceler kafamda yankılanıp durmuştu. Alparslan Gündoğdu öyle bir adam olmuştu ki, sanki artık dünyanın ve evrenin tüm sırlarını çözmüş, tüm sınırlarını keşfetmiş gibi hissediyordu.
Oysa ne kadar yanılıyordu...
Jasmin'le tanıştığımda çok gençtim. Henüz toy, hatta biraz saftım. Ona dek hiç gönül maceralarım olmamıştı, kafamı gömdüğüm o yerde okumaktan ve çalışmaktan hiç fırsat bulamamış, kanatlarımı Erez'in üstünden hiç çekememiştim. Uzun yıllar boyunca evleneceğime hiç ihtimal vermiyordum ancak onu gördüğüm an karım olması gerektiğini biliyordum.
Kahverengi gözleri öylesine yumuşak ve öylesine sıcaktı ki, onunla göz göze geldiğinizde içinizin sıcacık olduğunu hissedebilirdiniz. Son derece sakin, uysal ve ağır başlı o kadınlardandı. Kendini size kolayca sevdirebilir ve hiç ummadığınız bir an kalbinizin ta içine işleyebilirdi. İşte, Jasmin'le benim hikayem de böyleydi.
Sevdiğim ve sevildiğimi iliklerime dek hissettiğim bir ilişkiydi. Küçük ailemize bir de kızım katıldığı an öylesine büyük bir sevinçle dolmuştum ki, dünyada hiçbir adamın benden daha mutlu olamayacağına emindim. Günüm, karım ve kızımla aydınlanıyor ve güneşim yine onlarla batıyordu. Hayatımın tam merkezindelerdi, işte bu yüzden bir yangın onları acımasızca benden kopardığında hayatım bir anda cehenneme dönüvermişti.
Yanlarında olamadığım için hissettiğim o vicdan azabı, öfke ve kendime karşı duyduğum nefret öyle yoğundu ki tüm bunlarla başa çıkabilmek için bir kliniğe yatırılmam ve psikolojik destek almam gerekti. Buna rağmen yıllarımı ıstırabı her gün giydiğim bir gömlekmişçesine, acı ve keder içinde kıvranarak geçirdim.
Türkiye'ye dönmem ve yıllar sonra İstanbul'a ayak basmam ise, ayrı bir hikayeydi. Asla pişman olmayacağım bir hikayeydi.
Kayıplarımın benden götürdükleriyle birlikte artık daha çekilmez, daha katlanılmaz bir adam olduğumun farkındaydım. O yangında kalbim de onlarla kül olmuş gibi davranıyor ve kabıma sığmıyordum. Kimi zaman yaşamak bile öyle ağır geliyordu ki teselliyi alkolde ve yalnızlığımı biraz olsun saklaması için kalabalık ortamlarda buluyordum. Çünkü ancak o zaman yeniden nefes aldığımı hissedebiliyordum.
Gülden Seçkin'i görmek ise nefes almaya değil, nefesimi tutmaya benziyordu.
Görür görmez saplanıp kaldığım o kırmızı saçlarının dünyamı bu kadar alt üst edebileceğini hiç hesaba katmamıştım. Saçlarını gördüğümde hissettiğim ilk şey dizginlenemez bir öfkeydi ama sonra... Yüzünü gördüğümde öfkem üzerine okyanuslar boşaltılmışçasına dinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİN KOYNUNDA
Ficción GeneralBeni iyice tezgâha yaslayarak "Gülden," dediğinde "Bitti," diye tekrar ettim. "Unuttun mu? Aramızdaki her şey bitti?.." "O yüzden mi gözlerime öyle bakıyorsun?" diye sataştı bana. "O yüzden mi beni kıskandırmaya çalışıyorsun? O yüzden mi delirtiyors...