27. BÖLÜM: "YENİ KOMŞU"

31.1K 2.6K 867
                                    

Merhabaa, biz geldik!❤

Bizi özlediniz mi bakalım?🌸

Biz çook özledik, biraz geçiş bölümü gibi bir bölüm ancak umarım seversiniz🙏🏻

Oylarınız ve yorumlarınız için teşekkür ederim, hızınıza yetişemiyorum gerçekten, her biriniz harikasınız! Yeni bölüm için 1400 oy ve 700 yorum diyelim mi ? Hadi bir deneyelim bakalım❤

Keyifli okumalar!❤

***

Annemin bir kopyası olduğum için söylemiyordum ama İnci Seçkin çok, çok güzel bir kadındı.

Birkaç ay sonra kırk beş yaşından gün alacak olan annem, tıpkı rahmetli anneannem gibi gür kızıl saçlara ve kahverengi gözlere sahipti. Teninin beyazlığını da çillerini de ondan almıştı ve dedemin söylediğine göre gülüşü aynı anneannemin gülüşü gibiydi. Şimdilerde omuzlarına dek gelen permalı saçlarının çevrelediği o güzel yüzüyle onun benim annem olduğunu söylemek güçtü çünkü yaşından çok daha genç gösteriyordu. Annem çok fazla çile çekmişti ama bir şekilde bunları geride bırakabilmişti. Artık mutluydu ve ışıl ışıl parlıyordu.

Burayı neden bu kadar çok sevdiğini anlıyordum. Burası sadece onun yaşadığı yer değildi, annem burayı hayatı yapmıştı. Dünyası benden, dedemden ve buradan ibaretti. Hıçkıra hıçkıra ağlarken düşündüğüm şey de tam olarak buydu. Çok değil, birkaç saat öncesine kadar benim dünyam da yalnızca İstanbul'dan, Alparslan'dan ibaretti ve birkaç ayda ona öyle alışmıştım ki bundan sonrasının nasıl olacağını düşünmeye çalışmak bile beni mahvetti.

Yıkılan bir dünyanın ardından, bir yenisi kurulabilir miydi?

Babamdan sonra annem tam da bunu yapmıştı ama buna şaşırmıyordum çünkü o benim tanıdığım en güçlü kadındı. Her zaman dik, akıllı ve gözü karaydı. Damarlarımda onun kanı akıyordu ancak ben onun kadar güçlü olduğumu sanmıyordum, en azından o an için...

Dedem ve annem sürgülü camları itip bana doğru koşarlarken sefil bir haldeydim. Yaptığım tek şey onlara sarılmak ve hıçkıra hıçkıra ağlamak olmuştu. Tek bir kelime bile dememiştim, lanet olası tek bir kelime bile... Hatırladığım en son şey annemin ve dedemin telaşlı sözleriydi, sanırım ardından bayılmıştım çünkü şu an gözümü açtığım odaya ve yattığım yatağa nasıl geldiğimi bilmiyordum. Bu pijamaları nasıl giymiştim, valizim nasıl buraya çıkmıştı hiçbir fikrim yoktu.

Derin bir iç çektim ve avuçlarımın içini, şiştiğini hissettiğim gözlerime bastırarak bir süre uzanmaya devam ettim. Penceremden vuran güneşe bakılırsa gün çoktan aymıştı ancak evin içinde derin bir sessizlik vardı. Bu sessizlik beni rahatsız ettiğinde avuçlarımı pembe yatak örtülerine yaslayarak doğruldum ve görmeyen gözlerle gözlüğümü aradım. Gözlüğüm bir bardak suyla birlikte, komodinin hemen üzerinde duruyordu. Oyalanmadan gözlüğümü taktım ve su bardağına günlerce su içmemişim gibi sarılırken odamı incelemeye başladım.

Korkarak söylemiydim ki Gülden Seçkin'in ergenliği pek de kolay geçmemişti. Her gün kızıl saçlarıma bakarak somurttuğum, kimi zaman bu yüzden ağladığım, bahçemizde bir midilli istediğim, oturma odamızın duvarlarına annemi delirten desenler çizdiğim, odamı tavanı da dahil olmak üzere baştan aşağıya pembeye boyadığım, bir zamanlar emo olduğum, metal müziklere ve ardından caza sardığım garip bir dönemdi ve odam da bundan nasibini fazlasıyla almıştı.

Annem geçen yıllarda ne kadar burayı yeniden dekore etmemiz gerektiğini söylese de bu fikre karşı çıkmıştım. Yan cepheye yani karşı villanın yatak odasına bakan odamın bir duvarı baştan aşağıya camdı. Tavanım güzel bir beyaz rengiydi ancak duvarlarım hala toz pembeydi. Başlığı demirden olan çift kişilik yatağım direk cama bakıyordu. Uyandığımda gördüğüm manzara gökyüzü ve denizdi. Lise yıllarında okuduğum kitaplar ve birkaç hentainin olduğu çizgi romanlar duvara monteli kitaplığımın üç rafındaydı. Rafların en üstünde hala pelüş oyuncaklarım sıralıydı ve yan tarafında da kapağı sürgülü, gömme bir dolap vardı. Birkaç tablonun ve işaret plakasının gösterdiği kapı ise odamın içindeki banyoya açılıyordu ve yerde de süslü, pembe bir pelüş halı vardı.

ATEŞİN KOYNUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin