Merhabalaar, biz geldik🐣
Geçmiş olsun dilekleriniz ve sabrınız için teşekkür ederim, minnettarım💓
Kurgu gidişatı için biraz kısa bir bölüm ama alev alev olduğunu söyleyebilirim😌
Sizi çok bekletmeyeceğiz, yeni bölüm perşembe günü gelecek💓
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu?
Keyifli okumalar dilerim💓
***
"Senin sıran mı?" diye şaşkınca mırıldandığımda başını sallayarak güldü. Ama bu daha çok kendinden emin ve hesapçı bir gülüştü. Sanki az sonra olacakları düşünüyor ve bunun düşüncesiyle bile eğleniyormuş gibiydi. Aslında bu gülüşten korkmam gerekirdi, çünkü mantıklı bir insan öyle yapardı ama ben korkmak yerine heyecanla soluklandım. Sebebi belki de gözleriydi. Gözlerinin içindeki o vaatler bir o kadar tanıdık ve bir o kadar da tehlikeliydi.
Alparslan'ın gözlerinin içine bakarken düşünebildiğim tek şey beni saran vücudunun sıcaklığı ve burnuma dolan kokusuydu. Ufak tefek ya da çıtı pıtı bir kadın değildim ve buna rağmen Alparslan'ın beni sanki ağırlığım bir hiçmişçesine taşıyabilmesi her seferinde çok hoşuma gidiyordu. Ben kollarının arasında derin bir nefes alırken, o merdivenleri tırmanmaya devam etti. Holü de geçip yatak odasına girdiğimizde sanki bir asır geçmiş gibiydi ve üzerimdeki ince tişört bile, tenimin üzerinde tonlarca ağırlığa sahipti.
Ondan kurtulmak istiyordum.
Sanırım Alparslan da benimle aynı şeyi düşünüyor olacaktı ki bir tekmeyle yatak odasının kapısını kapadı ve beni kibar sayılamayacak bir hamleyle yatağın üstüne attı. Olduğum yerde birkaç kez sekerken ve avuçlarımı yatağa dayayıp, hafifçe geri çekilirken dudaklarımı ısırdım. İçerideki loş sarı ışığın altında, ben yatakta yarı uzanır bir halde beklerken ve o tüm heybetiyle ayakta dikilirken öyle yakışıklı görünüyordu ki resmen ağzım sulandı. Ellerimi, dudaklarımı ve dilimi teninde gezdirdiğim tüm o anlar bir anda zihnime doldu ve bacaklarımı sıkıca birbirine bastırmama, dudaklarımın arasından titrek bir soluk kaçmasına neden oldu.
Durum öyle vahimdi ki, sadece benim değil Güldenlerin de solukları kesilmişti. Kafamın içinde tek bir çıt bile yoktu. Tek yapabildiğim, başımı biraz geriye doğru atmak ve onu seyretmekti.
Çok yakışıklı bir adam olduğunu söylemiştim, değil mi?
Çıplak göğsünün tıpkı benimki gibi hızla inip kalkmasını seyrederken onun da en az benim kadar heyecanlı olduğunu bilmek harika bir histi. Sanki içimdeki özlemin ve ateşin yankısı Alparslan'da vücut bulmuş gibiydi. Özlem Alparslan'ın gözlerinden taşıyor; ateş teninden yükseliyor ve beni çepeçevre sarıyordu. Bana henüz dokunmamıştı bile ancak beni tıpkı saçlarım kadar kızıl bir yangının ortasında bırakmaya yetiyordu.
Tenimi defalarca kez arşınlayan ve benimkilerde kaybolan dudaklarında öyle baştan çıkarıcı, öyle enfes bir gülümseme vardı ki ürpermeme ve kıpkırmızı kesilmeme neden oldu. Yumuşak nevresimlerin ve yastıkların arasına gömülürken soluk soluğa kaldım. Halimden keyif aldığı belliydi, ışık saçan gözlerle yatağa doğru ilerledi ve sıcak avuçları benimkileri sardı. Parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi ve onları başımın üstüne doğru kaldırdı. Önce ne yaptığına anlam veremedim ama daha sonra tenim yatak başlığının soğuk demirlerine çarptı.
Benim, almaları için ısrar ettiğim o demirlere...
"Sakın ellerini oradan çekeyim deme, beni duydun mu?"
![](https://img.wattpad.com/cover/259308229-288-k808313.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİN KOYNUNDA
General FictionBeni iyice tezgâha yaslayarak "Gülden," dediğinde "Bitti," diye tekrar ettim. "Unuttun mu? Aramızdaki her şey bitti?.." "O yüzden mi gözlerime öyle bakıyorsun?" diye sataştı bana. "O yüzden mi beni kıskandırmaya çalışıyorsun? O yüzden mi delirtiyors...