Merhaba, biz geldik❤🧿
Burada da bizimkiler vaar🔥 mitolojikbiri yine harikalar yaratmamış mı?❤
Umarım bölümü seversiniz, fazla uzatmayacağım, herkesi bölüm sonu açıklamalarına bekliyorum.🌸
Oylarınız ve yorumlarınız için de çook teşekkür ederim, şahanesiniz. Bu bölüm de bol bol yorum isterim.❤
Yeni bölüm için 650 oy diyelim mi, hadi diyelim.❤
Keyifli okumalar❤
***
Gülden Seçkin hiçbir zaman zekasıyla övünen bir kadın olmadı. Ciddiyim, okul yıllarım berbattı, üniversite de dahil olmak üzere eğitim öğretim hayatımdan hep nefret etmiştim. Ayrıca anneme, dedeme, Buse'ye, Serkan'a ve şey, etrafımdaki herkese göre biraz fazla saf biriydim. Her zaman doğru kararlar vermezdim ki bunun en büyük örneklerinden biri de görülebileceği üzere Mert'ti. Ve anlaşılan hala akıllanmamıştım ki şimdi de bir başka aptal kararın eşiğinde dolanıp duruyor, kelimenin tam anlamıyla boğuluyordum.
Alparslan'ın o son sözleri zihnime çakılıp kalmış gibiydi. Hastaneye gittiğimizde ve ben bir darp raporu aldığımda yaşadıklarımı değil onu düşünüyordum. Kalbini kıran o kadın kimdi?
Emniyete gidip şikayetçi olurken ve yaşananları anlatırken onu düşünüyordum. Hisleri kırılmasına sebep olacak kadar derin miydi?
Ben uyurken tuttuğu bir avukat, bana dava süreci hakkında bilgi verirken onu düşünüyordum. O kadın yüzünden mi buraya gelmişti?
Galeridekilere olanları anlatırken ve birkaç günlüğüne izin alırken onu düşünüyordum. Yaşadıklarının üzerinden ne kadar zaman geçmişti?
Eczaneden kullanmam gereken birkaç kremi alırken onu düşünüyordum. Onu gerçekten sevmiş miydi?
Ondan ayrılırken ve dinlemek için evime geçerken onu düşünüyordum. Kalbi hala dolu muydu ve bu yüzden mi bana bir söz vermekten çekinmişti?
Olayları öğrenip gözyaşlarıyla kapıma dayanan Buse kollarını sımsıkı bana dolarken onu düşünüyordum. Beni hiç sevebilecek miydi?
Ağlamamak için dudaklarımı dişlerken ve Buse'ye teselli verirken bile onu düşünüyordum. Kalbim böyle bir adam için hala atabilir miydi ve gerektiğinde onu öylece bırakabilir miydi?
Her iki Gülden de aynı anda başını iki yana salladığında sessizce dudak büktüm ve derin bir nefes aldım. Buse bir şeyler söylüyordu ama açıkçası ona odaklanamayacak kadar dalgındım. O da bunu fark etmiş gibi "Hey!" diye seslendi ve beni bir bu sabahtan şimdiye, içinde olduğumuz akşama çekti. Kendini bazen gerçekten annem gibi görüyordu ve doğrusu bu haliyle çok sevimliydi. Üzerinde kadife bir eşofman altı, bir tişört ve pembe fırfırlı bir mutfak önlüğü vardı. Gerçekten de duyar duymaz gelmişti çünkü her zaman özendiği gür kumral saçları karmakarışık bir yumak halinde ensesinde toplanmıştı. Bal rengi gözlerinin altında birkaç morluk vardı ve biraz solgun görünüyordu. Onu nadiren böyle görürdüm ama bu haliyle bile çok güzel görünüyordu. Yine de kaşlarını çattığında ve çorbayı karıştırdığı büyük tahta kaşıkla bana döndüğünde somurttum. "Beni dinlemiyorsun..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİN KOYNUNDA
Ficção GeralBeni iyice tezgâha yaslayarak "Gülden," dediğinde "Bitti," diye tekrar ettim. "Unuttun mu? Aramızdaki her şey bitti?.." "O yüzden mi gözlerime öyle bakıyorsun?" diye sataştı bana. "O yüzden mi beni kıskandırmaya çalışıyorsun? O yüzden mi delirtiyors...