Bu sefer farklıydı. Bu sefer o kasvetli, beyaz, soğuk odada düşündükleri farklıydı. Babası değildi, yerde gördüğü kan göleti değildi, annesinin cansız bedeni değildi.
Sarı uzun saçlı ve kendisinden iki yaş büyük, sevgi pıtırcığı bir oğlanı düşünüyordu bu sefer. Neden onunla konuştum ki? Ama üzgün görünüyordu. Hastalığı çok ağır olmalı. Ona yardım edebilir miyim acaba? Ama nasıl yardım edeceğim ki? Aagh başım yine ağrımaya başladı. En iyisi uyumak.
Oturduğu yerde uzanıp, sırtını yatakla birleştirdi. Ellerinin titremesi ilacın etkisiyle birazcık dahi olsa azalmıştı. Küçük bacaklarını kendine doğru çekerek, minik olan bedenini daha minik hale getirdi. Ve yavaşca gözlerini kapadı.
-
Hyunjin ise, Felix'in gitmesinin ardından odasına çıkmak istediğini sorumlu hemşireye söylemiş ve kendini yine unutmamak için herşeyini yazdığı günlüğünün başında bulmuştu.
Günlüğün diğer sayfalarında yeni tanıştığı insanların, gün içinde yaşadığı şeylerin ve son satırlara yazılmış, minik, anlamlı cümleler duruyordu.
Lee Felix
Onun suratında gökyüzü var. Sanırım yıldızlar gökyüzünde olmaktansa Felix'in yüzünü tercih ettiler. Bu çok güzel bir seçim bence.O kadar güzel gülüyor ki, o susana kadar gülüşünü dinleyebilirim. Gülüşüne şiir yazabilirim.
Onu unutmayı istemiyorum. Bu sefer unutmamaya çalışacağım. Çok minik duruyor yanımda. Minik olduğu kadar sinirli de.
Acaba elleri neden titriyor? Ona yardım edebilir miyim? Belki ellerini tutarsam geçer. Değil mi?
Burnu da çok küçük. Nasıl nefes alıyor anlamıyorum. Fındık tanesinden farksız minicik küçücük bir burnu var.
Adını koluma yazdım ona göre! Onu unutma Hyunjin.
Umarım bir gün ellerini tutup, titremesine engel olabilrim. Titreyen şey sadece ben olmak istiyorum. Sadece senin üzerine titremek ve her şeyden korumak istiyorum.
"Hyunjin, doktor Namjoon Bey seni bekliyor."
"Geliyorum noona!"
Günlüğünü yastığının altına koyup hemşirenin elini tuttu. Yavaş adımlarla doktorun kapısının önüne gittiler.
Birileriyle konuşmayi seviyordu. Konuşmak ona iyi geliyordu. Tüm gün hiç susmadan konuşabilir, karşısındakinin tükenmesine neden olabilirdi. Ama söz konusu Felix ise roller değişirdi onun için. Felix'in konuşmasını ve onu sabaha kadar dinlemek isterdi.
"Hoşgeldin Hyunjin. Bugün neler yaptın?"
Yavaşca doktorun karşısındaki küçük mavi koltuğa kuruldu ve ellerini kucağında birleştirdi. Parmaklarıyla oynamaya başladı.
"Bugün biriyle tanıştım. Unutmamak için adını koluma yazdım bak!"
Kocaman gülümsemeyle doktora kolunu gösterdi ve karşısındakinin kıkırdamasına sebep oldu.
"Hmm bu güzel. Herkesin adını koluna yazmıyorsun bunu biliyorum. Daha önce Jisung ve Changbin'in adını koluna yazmıştın değil mi?"
Birazcık düşündü, hatırlamakta zorluk çekiyordu. Namjoon bey düşünmesine izin verdi.
Ona hayrandı. Küçük bile olsa, hastalığından kurtulmak için elinden ne geliyorsa yapıyordu.
"Hatırladım! Sincaba benzeyen çocuk ve pizza kafalı değil mi? Evet evet onlar. Bugün onları görmedim. Sanırım o yüzden hatırlayamadım. Aagh keşke görseydim, Felix'le tanışırlardı. Eminim Felix'i çok severler. Ben çok sevdim. Biliyor musun, yüzünde küçük küçük benekler var! İlk defa gördüm ama bir daha görmek isteyeceğim kadar güzellerdi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stars and Dreams / hyunlix
FanfictionPsikolojik açıdan yara almış, sevgiyi birbirlerinde bulmuş iki minik beden... Hwang Hyunjin x Lee Felix [mpreg]