"Jihyo, Felix telefonlarımı açmıyor? Nerede?"
"Oh, sana da selam Hyunjin. İlaçları değişti yeniden. Uyku yapıyorlar. Uyuyor."
"Tamam kapa telefonu."
"Delisin yemin ediyorum."
Jihyo telefonu kapadıktan sonra Hyunjin odasına çıktı. Pek uyuyacak gibi durmuyordu. Son günlerde yine ayni rüyayı sürekli olarak görüyor, sabahları burnunun kanamasıyla uyanıyordu.
Chick'i yanına aldı ve uyumaya çalıştı. Sağa döndü, sola döndü fakat içinde bir huzurluzluk vardı. Yarın haftasonu olduğu için dersi yoktu. Namjoon beye kontrole gitmesi gerekiyordu.
Saat gece 3'e yaklaştığında uyuyamamayacağını anladı. Telefonunu ve arabasının anahtarını alıp evden çıktı.
Hastaneye vardığında dış kapılarının kilitli olduğunu gördü. Tırmanmaktan başka çaresi yoktu. Jilet teller vardı fakat umursamadı.
Sorunsuz bir şekilde kapının diğer tarafına geçtikten sonra ana binaya ilerledi. Görevliler yoktu ama kapı kilitliydi. Arka bahçeye ilerledi ve Felix'le buluşmak için kaçtıkları yemekhanenin kapısından içeriye girdi.
Asansöre gerek duymadan hızlıca katları çıktı. Felix'in katına geldiğinde Jihyo'nun uyanık olduğunu farketti. Jin bey ile bir şeyler konuşuyorlardı.
"Babasının hapisten çıktığına inanamıyorum. Her an Felix'i bulabilir ve kendi işlerine alet edebilir. Güvenlik önlemlerini arttırmaları için güvenlikleri uyar. Gecenin bu saatinde uyandırdım ama gerçekten önemliydi."
"Anladım Jin bey."
Birkaç şey konuştuktan sonra ikisi de odalarına ayrıldılar. Hyunjin büyük bitkinin arkasından onları dinlemişti ve neye uğradığını şaşırmıştı.
Jihyo kapıdan ayrıldıktan sonra sessiz adımlar ile Felix'in kapısını açıp odasına girdi. Kapıya doğru uyumuştu ve elinde telefonu vardı. Hyunjin'in aramasını beklerken uyuyakalmıştı.
Hyunjin yanına ilerledi ve ayakkabılarını çıkardı. Yastığı kenara koyup telefonunu komodinin üzerine bıraktıkran sonra ellerini beline sardı. Bu sefer o Felix'in göğsünde uyuyordu.
Miniği hissettiği hareketlilik ile gözlerini açtı ve hyungunu gördü.
"H-hyung?!"
"Buradaki son gecen. Yarın seni götürüyorum."
Felix ellerini Hyunjin'in saçına attı ve oynamaya başladı.
"Ne demek beni götürüyorsun?!"
"Eve gidince anlatırım. Şimdi uyumak istiyorum."
Felix başıyla onlayladı ve büyüğünün saçlarını öptü. Uzun saçlarını parmaklarından geçirirken Hyunjin kendi kendine şarkı mırıldanıyordu.
"Maybe it's the way you say my name"
(Belki de adımı söyleme şeklindir.)
"Maybe it's the way you play your game"
(Belki de oyununu oynama şeklin budur.)
"But it's so good, I've never known anybody like you"
(Ama bu güzel, senin gibi birini hiç tanımadım.)
"But it's so good, I've never dreamed of nobody like you"
(Ama bu güzel, senin gibi birini hiç hayal etmedim.)
"And I've heard of a love that comes once in a lifetime."
(Ömür boyunca bir kez aşık olunduğunu duydum.)
![](https://img.wattpad.com/cover/273867946-288-k865055.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stars and Dreams / hyunlix
FanficPsikolojik açıdan yara almış, sevgiyi birbirlerinde bulmuş iki minik beden... Hwang Hyunjin x Lee Felix [mpreg]