42. вölüм / Leila

218 8 5
                                    

Bahar'dan...

Sahneyi toparlamak için gelen dekor ekibinin ardından, taş mermerden inmek üzere doğruldum. Yusuf hâlâ yanımda uzanmıştı, kalkmaya niyeti yok herhalde.

Elbisemin eteklerinden tutarak indiğimde derin bir öksürük sesi doldu kulağıma. Boğazını parçalıyorcasına öksüren Yusuf'a baktım arkamı dönüp refleksle. Doğrulmuştu ben indikten sonra, şu an elini ağzına dayamış öksürüyordu.

"İyi misin?" diye sorma gereği hissetmiş ve yanına yaklaşmıştım, elindekine bakmak üzere ağzından çekti avcunu, ve dudaklarından eline doğru akan kırmızı sıvıyı gördüm. O an ki görüntü kalbimi hızlandırmıştı birden ve ne yapacağımı bilememiştim. Ekipten birkaç kişi etrafımıza geldiğinde öksürmeye devam eden Yusuf'un kana bulanan elini tuttum.

"Bu ne ya n'olduu?!" dedim sesim hafif yükselirken. Yanımda duran bir kız elindeki mendili uzattığında hemen alıp ağzına getirdim kanı silmek için.

Yusuf elini uzatıp az önce sahnede kullandığımız zehir şişesini aldı ve bana verdi. O an ne düşündüm bilmiyorum ama ağır saçmaladım galiba.

"Ne vardı bunda? Su koyacaktınız ne koydunuz bunun içine!" diye bağırarak sordum etrafımdakilere.

"N'oldu?" diye sorarak Mehtap girdi içeri. Yanımıza geldi.

"Bu ne?" dedi kanı görünce.

"Mehtap bu şişede ne vardı?" diye sordum ona. Bana baktı ve anlamaya çalıştı. Sonra şişeyi elimden alıp eline döktü görmemiz için.

"Su olması gerek neden?" dediğinde, şişeden iki damla kırmızı bir sıvı döküldü avucuna. Hepimiz dikkatle oraya bakıyorduk.

"Zehir." dedi Yusuf öksürüğü kesilince.

"nE?" diye verdiğim anlık tepkiyle gözlerini kapatmıştı sesimden dolayı.

"Ne zehri ya?" diyip avucundakini koklamaya çalışan Mehtap'a dönmeden Yusuf'a bakmaya devam ettim.

"Siyanür." dedi çok sessizce ve gözlerini açıp bana baktı. Hâlâ kanlı olan ağzının kenarını silip, ellerimi koydum yüzüne.

"Şaka yapıyorsun dimi?" dedim yaklaşarak.
Tepki vermeyip bana bakmaya devam etti. Öyle bi bakıyordu ki, sanki son bakışlarını bahşediyor gibiydi. Korktum, öyle korktum ki o an, biraz önce oyun diye oynadığımız sahnenin psikolojisi üzerimde kalmıştı resmen. O zehirleniyorsa, ben de zehirlenirdim dedim hiçbir saniye düşünmeden.

Dudaklarına yapışıp öpmeye başladım bana da geçsin diye. Oysaki beynim, sahnedeyken bunu zaten yapmış olduğumu unutmuştu, ya da sadece tekrar öpmek istemişti bilmiyorum. Mehtap'ın bana bağırmasına aldırmadan devam ettim. Yusuf da karşılık veriyordu şu an bana o yüzden bırakacak gibi değildik.

Ben hiç böyle bir sonum olacağını hayal etmemiştim. Shakespeare kitabı bizim üzerimize yazmış gibiydi...

Geri çekildiğim an başımın döndüğünü hissettim. Yusuf'un belimde duran eliyle beni kendisine yaklaştırması gözlerimi açmama sebep oldu. Yüzündeki garip gülümsemeyi gördüğümde, gözleri benim dudaklarımdaydı hâlâ.

"Pislik." diyen Mehtap'ın tepkisiyle ona döndüm. Bunun ardından gülmeye başladı Yusuf. Gülüşü gittikçe kahkahaya dönerken ben de yavaş yavaş ne olduğunu anlıyordum.

"Şakanın sırası mı Yusuf yaa ayrıca böyle şaka mı olur!" diye konuştu Mehtap. Elindekinin boya olduğunu söyleyen birini duydum arkadan.

Ellerinden kurtulup geri çekildim ve sinirle Yusuf'a baktım. Bana bakıyordu şu an, gülmeyi kesmişti.

"Korktun." dedi gülümseyişi yavaş yavaş solarken.

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin