Bu bölüm tümüyle Doğukan Bayraktar'ın bakış açısından yazılmıştır.
***
Tek omzuma attığım sırt çantasını tutarken bir yandan evin kapısını açmaya çalışıyordum.
"Mehtap?"
Evde olduğunu biliyordum, buraya geldiğimizden beri dışarı çıkmayı garip bir şekilde reddediyordu çünkü.
Çantayı bir kenara atıp kapıyı kapattıktan sonra salona yöneldim. Kapıdan gördüğüm kadarıyla TV izliyordu. Üstüne aldığı pikeyle beraber kanepede uzanmıştı. Cevap vermediği için bir şey demedim, ya beni duymuyordu, ya da duymazlıktan geliyordu.
Derdini sormakta ısrar edersem aramız açılır diye korkuyordum. Üstüne gidemediğim için de böyle garip hallerdeydik. Yatak odamıza doğru ilerledim. Bu arada sabahtan beri üstüme yapışıp kalan lacivert gömleğin düğmelerini açıyordum. İşe gidip gelmek sırf bu resmi kıyafetler yüzünden çok yorucu amk.
Direkt duşa girmek istiyordum şu an. Kendime geldikten sonra da depresyon kraliçesi karımla ilgilenebilirdim..
Banyoya girdiğimde, köşedeki jakuzi beni kısa duş fikrimden vazgeçirmişti bile. Sanırım uzun bir banyo keyfi yapmam gerekiyordu..
Suyu açtıktan sonra müzik açmak için telefonuma bakındım.Girişteki sırt çantasında kaldığını hatırlayınca da çıktım odadan.
Bu arada salona gözümün bir anlığına takılmasıyla Mehtap'ın boş televizyon ekranına baktığını da o an fark etmiştim.
Ve bu defa kendimi tutamayıp yanına gittim. Uyumuyordu da, öylece karşıya bakıyordu. Önüne geçip çömeldim yere.
"Mehtapçım neyin var söyler misin artık?" diye sorarken aşırı sakindim. Gözlerini kapattı bana hiç aldırış etmeden.
"Korkutuyorsun beni." diye devam ettiğimde, gözlerini yeniden açtı. Bir damla yaş süzüldü yanağından ve parmaklarımı ıslattı.
"Mehtap..?"
"Doğu, git başımdan." derken sesindeki çatallaşma garipti. Sanki günlerdir konuşmuyormuş gibi diyeceğim de, zaten konuşmuyordu neredeyse. Kısa cevaplar haricinde birkaç gündür böyleydi ve artık endişeleniyordum.
"Biri mi bir şey dedi? Annemler falan mı? Başka bir şey mi oldu Mehtap söylesene? Günlerdir neden depresyonda olduğunu öğrenebilir miyim artık?"
Doğruldu uzandığı yerde. Gözyaşları yanaklarını ıslatmaya devam ederken asla göz teması kurmuyordu. Kalkıp gideceği sırada kolundan tuttum.
"Ben mi bir şey yaptım sana?"
Onu istemeden kıracak bir şey yapıp yapmadığımı bilmiyordum."Kolumu bırak." dedi beni tekrar cevapsız bırakarak.
Kolunu bırakmadan ayağa kalktım ve yanına, koltuğa oturdum. Çenesinden tutup suratını kendime çevirsem de, Mehtap ısrarla bakmıyordu yüzüme.
"Buraya geldiğimiz için mi?" diye sordum bu defa. Türlü türlü neden geliyordu aklıma ama asla onaylamıyordu dediklerimi..
"Doğukan.. Sana değer veriyorum, o yüzden şimdi bırak da kırıcı şeyler yaşanmasın." dediğinde şaşırmıştım. Burdan anladığım kadarıyla ben bir halt yemiştim ve o yüzden bu hâldeydi. Üstüne gitmekten çekindim o an ve dediğini yaptım.
Yavaşça elimi geriye çektiğimde, odadan çıktı.. Ne yapmam gerektiği konusunda en ufak bir fikrim yoktu şu an.
Dakikalar sonra kendime gelip odaya geri döndüm duş almak için. Mehtap'ın bu sefer aynı pozisyonda, yatakta uzanıyor olduğunu gördüm ve bir şey demeden banyoya girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
FanficRomeo ve Juliet hikayesi, Yusuf ve Bahar için artık sadece bir tiyatro oyunu değildi, her şeyiyle gerçek olmuştu. ✿ ✿ ✿ "Bak bana... Sen deli misin? Ben senden başkasına yar diyebilir miyim sence?" ··· "Beni ne zaman bu kadar etkin altına aldın sen...