33. вölüм / Böyle Sevmek Olur mu?

223 15 4
                                    

Bahar'dan...

Mehtap'la birlikte kafeye yetiştiğimizde, aklıma okulda Yusuf'un bana verdiği söz geldi. Yanıma geleceğine dair söz vermişti ama ortalarda yoktu gene.

Danla Berkcan ve İbo'yu her zaman takıldığımız masada bulmuştuk.

"Biz geldiik!" diyen Mehtap'ın sesiyle bize dönmüşlerdi. Danla'nın ayağa kalktığını gördüm. Direkt sarılmıştı ikimize.

"Kendinizi bana özletmek zorunda mısınız siz acaba?" diye sordu bırakırken de.

"Koşturuyoruz işte kızım boş mu sanıyorsun bizi?" dedi Mehtap ve oturdu. Ben de bir kenara geçip telefonumu açtım. Yusuf gruptaki mesajları okumuş muydu merak ediyordum.

"Bahar sana yenge yaptım." diyen Berkcan'a baktım aniden. Ne yengesi lan?

"Yani iki saattir yüzümüze bak diye uğraşıyoruz gerçekten bunu diyince mi çekebildik dikkatini?" diye sorduğunda, dalmış olduğumu farkettim.

"Ne yengesi be?" dedim son dediği şeye asla takılmayarak.

"Yenge: erkek kardeşinin sevgilisi/karısı olan ablaya kullanılan hitap biçimi. Dayının veya amcanın da eşleri için..." diye bana açıklama yapan İbo'yu susturdum elimi uzatıp.

"Sevgili yaptım dersen vururum seni." dedim Berkcan'a.

Daha dün Duygu'nun arkasından ağlayıp bugün hiçbir bok olmamış gibi başkalarıyla olamazdı ya! Kendisine saygısızlık bu.

"Ya yapmadım lan manyak mısın allah allah. Dikkatini çekelim diye şey ettik." dedi ve önüne döndü. İyi bari.

Ben de önüme döndüm. Ve bir yeni mesajım olduğunu görünce istemsizce bi tebessüm oluştu suratımda. Yusuf yazmıştı, bir dakika önce.

Başımın Belası: Kafenin arkasına gelebilir misin? Bir şey konuşmamız gerekiyor.

Neden beni çağırıyordu da kendi gelmiyordu şu an? Ne olduğunu öylesine merak ettim ki mesajı görüldü bırakıp ayaklanmıştım.

"Nereyee!?" diye çemkirdi Danla.

"Geliyorum canım iki dakika işim var." dedim ve ayrıldım yanlarından.
Hızlı adımlarla kafenin arka tarafına yürüdüm.

Tam duvarı döndüğüm anda az kalsın çarpışıyorduk. Köşede bekliyordu beni korkutacakmış gibi. Refleksle ağzımdan kaçan küçük korku nidası da komikti o an.

"Niye gelmiyorsun yanımıza?" diye sordum hemen.

"Sana bir şey demem gerek. Yoksa vicdan azabından gebericem şuraya." dedi. Merakla suratına baktım. O bana bakmıyordu, yan tarafta park edilmiş eski arabalara bakıyordu.

"Yusuf n'oluyor?" dedim açıklamasını isteyerek.
Bana bakmadan elimden tuttu ve köşedeki duvarın oraya gittik. Karşımda durup oturmamı işaret etti, ben de istediğini yaptım.

"Az sonra anlatacağım şeyler için şimdiden özür dilerim. Ama sana söylemezsem daha kötü hissedicem." dedi. Yemin ederim şimdi geçiricektim yumruğu ağzına, anlatsana artık be!
Bunu düşünürken ağzına bakmıştım ve dudağının kenarında yara olduğunu gördüm. Nasıl yani? Düşünce gücümle mi vurmuştum acaba?

"Kavga mı ettin?" dedim normal bir şekilde sorarak. Elim istemsizce gitmişti dudağına.
Dokunmama izin vermeden tuttu bileğimi ve indirdi kolumu.

"Ben bi halt yedim." dedi alt dudağını emikleyerek.

"Ne?" diye sordum sakince ve merakla.

"Bak, istersen döv söv bağır çağır bana, allah belamı versin hakediyorum. Ama yemin ederim ki seni çok seviyorum." dedi sessiz ve hızlı nefesler alarak.

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin