85. вölüм / Beni Kendinden Kurtar

74 5 15
                                    

Bahar'dan...

Yeni kızartılmış olmasına rağmen çatal yerine elimle tuttuğum patates dilimini, yanımda oturmuş telefonuyla ilgilenen Yusuf'a doğru uzattım.

"Son." dedim ağzını açması için. Ama çocuk gibi mızmızlanıp bana baygın bakışlar atıyordu şu an.

"Doydum doydum.." dedi sessizce isyan ederek.

"Tamam. Son." dedim ısrarla. Yedirmeden bırakmayacaktım çünkü.

Patatesle birlikte parmağımı da ısırdığında şaşkınlık ve acı ile ufak bir çığlık attım. O ise gülüyordu. Acıyan parmaklarımı uzaklaştırmadan hemen önce yanağına küçük bir tokat attım ben de intikam açısından.

"Pislik." bunu derken gülüyordum.

Doydum diyordu ama önümüzde hâlâ bir tabak patates kızartması ile yarım kalmış bir burger duruyordu. Nasıl bu kadar hızlı doyabiliyordu? Ya da beni mi kandırıyordu? Artık endişelenmeli miydim? Ya da hiç olmazsa biraz yediği için sevinmeli mi? Ben olmasam bunu da yapmayacaktı sonuçta.

"Gelemiyormuş. Biz gidicez." diye kendi kendine söylendiğinde ona döndüm. Ayağa kalkmıştı ve ceplerini karıştırıyordu şu an.

"Nereye? Kim gelmiyormuş?"

Henüz nereye gidiyor olduğunu bana söylememişti. Benim de tek düşündüğüm paşamın sağlığı olduğu için, şu ana kadar bunu merak etmemiştim.

Cebinden çıkardığı cüzdandan biraz nakit alıp masaya bıraktı ve onu cebine geri koyduktan sonra telefonunu aldı masadan. Ben de kalktım çıkmak için. Normalde ödemeler kasadan alınıyordu, ama mekan tanıdıktı.

"Abdullah masaya bak yavrum, biz kaçtık." diye seslendi barın arkasındaki arkadaşımıza. Apo eliyle selam verip başını salladı bakacağını ima edercesine.
Evet, Piramit Kafe hâlâ ayakta..

Yusuf arkamdan gelirken elini belime koyarak sanki yolu bilmiyormuşum gibi beni arabaya kadar yönlendirmişti. Bu hareketi güzel hissettiriyordu.

"Yusuf?" dedim soruma hâlâ cevap vermediği için.

Kapımı açtı ve binmemi beklemeye başladı. Soruma yanıt vermesi için durup yüzüne baktığımı görünce sesli bir nefes alıp verdi.

"Evine gidiyoruz güzelim. Hadi artık.." dediğinde şaşırmıştım, ama daha fazla beklememesi için arabaya binip bunu otururken düşünmeye başladım.

Ev? Bizim eve mi? Hangi bizim ev? Annemlerin olan mı? Yoksa Mehtap'ın evi olan mı? Allahım yardım...

Biraz daha sorarsam kızacakmış gibi hissettiriyordu. Bu nedenle susup sadece yolu izlemeye karar verdim.

En sonunda tanıdık bir caddeye girdiğinde, annemlerin evinden bahsettiğini anlamıştım.

Ne alaka peki? Annemle falan mı konuşacaktı?

Yol boyunca sustuğumuz için kendisine baktım bir süre. Gergin gibiydi. Beyza'yla konuşmuştu biraz önce ama ne konuştuklarını soramamıştım henüz.

"İyi misin?" diye sorduğumda bir anlığına gözlerime baktı. Sonra tekrar yola döndü.

"Yani.. Sayılır."

Beyza'nın durumu için kendisini suçladığını biliyordum. Ve bunu yapmaması gerekiyordu çünkü hiçbir suçu yoktu. Onu koruyamayan kendisi değildi, Beyza'yı ateşe iten bizzat Berkcan'dı. Kızın yaşadığı her şeyi bilmesine rağmen ona bunu yaptığı için tek suçlu Berkcan'dı.

"Beyza konusunda, kendine haksızlık etme. Böyle bir şey yapacağını bilemezdin."

Beyza'nın adı geçince suratında ufak bir ifade değişimi olduğunu gördüm. Çenesi kasılmıştı, gözleri asla bana dönmüyordu.

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin