100. вölüм / Yusuf (FİNAL)

55 4 17
                                    

Bu bölüm tümüyle Yusuf Aktaş'ın bakış açısından yazılmıştır.

***

Yanağıma değen garip bir ıslaklıkla açmıştım gözlerimi. Açmama rağmen karanlıktı. Kafamı kaldırmak yerine biraz döndürdüm ve tavanla bakışmaya başladık.

Yüzümdeki ıslaklık nerden geliyordu bilmiyorum, belki de terlemiştim. Halbuki uyandığımda soğuk bir ürperti hissettiğime de eminim.

Kafamı kaldırdım. Ayaklarım yatağın dışındaydı ve gelişigüzel uzanmıştım buraya.

Elimin altındaki eli görünce dank etmişti.

Bahar'ın yanında açmıştım gözlerimi. O ıslaklık da terlediğim için değil, Bahar ağlıyor olduğu için vardı.

Dikkatlice kalktım yataktan ve ona rahatsızlık vermeden oturdum. Uyuyordu. Uyurken bile akan gözyaşının hesabını kim verecekti şimdi?

Elimi uzatsamda yüzüne değdirmeye korkmuştum. Benim burda olduğumu biliyor muydu acaba? Ya da ben ne zamandan beri burdayım?
Ayrıca yoğun bakım odasında nasıl uyuyakalabilmiştim kimseye yakalanmadan?

Elimdeki eli ufaktan titremeye başlamıştı. Ne olduğunu bilmiyordum korkmuştum. Gözyaşları hızlanırken, ağzından da bir hıçkırık çıkınca kötü bir rüyanın içinde olduğunu düşünmüştüm.

"Bahar.." dedim elini tutarak. Kafasını iki yana çevirdi, bir şeyden kurtulmaya çalışıyor gibiydi.

"Güzelim aç gözlerini. Rüya görüyorsun, Bahar..."

Yüzüne değdirdiğim parmaklarımda yangın çıkmıştı adeta. O kadar özlemiştim ki, vücudum ne tepki vereceğini bilmiyordu.

Gözlerini açtı birden ve durdu tüm hareketleri. Şaşkınlıkla tavana bakıyordu şu an.

"Sakin ol, sadece rüyaydı.." dediğimde gözleri bana döndü. Aynı şaşkınlıkla bakıyordu bana da.
Tuttuğum elini öptüm ve iki avcumun arasına aldım.

"İyi misin?" diye sorduğumda, irkilerek elini geri çekmişti benden. Bu defa şaşıran taraf bendim.

"N-ne işin var senin burda?" diye sordu, sesindeki titremeye anlam verememiştim. Ayrıca ne mi işim var?

Doğrusunu isterseniz, burda ne işim olduğunu, buraya nasıl geldiğimi ve ne yaptığımı ben de bilmiyordum. Bahar sorunca hatırlamaya çalışsam da boşluktu her şey.

"Ben.. bilmiyorum." diyebildiğimde yatakta doğrulup biraz daha uzaklaştı benden.

"Seni görmek istemiyorum. Lütfen çıkar mısın?"

Ne?

"Tamam, sakin ol. Uyandığını haber vereyim." diyerek ayaklandım.

"Yusuf sadece git, lütfen." derken acı çektiği çok belliydi. Gitmemi istemiyordu aslında ama belli ki bir şeye sinirliydi.
Dışarı çıkıp nedenini öğrenebilirdim.

Ben odadan çıkacakken, kapı açıldı ve başkaları girdi içeri.
Doğukan, Beyza, Berkcan ve Deniz.

Beni gördüklerinde bi şaşırdılar önce. Sonra Bahar'ın yanına geçtiler.

"Bak sana kimi getirdik." diyip oğlunu taşıdı Beyza. Deniz gülümsüyordu.

Bu çocuğu da fazlasıyla özlediğimi o an fark ettim.
O değil de, beni görmezden gelmelerini anlayamamıştım.

Bahar Deniz'i yanına yatırıp öptü. Az önceye nazaran kendine gelmiş gibiydi.

"Bugün daha iyi misin?" diye sordu Doğukan.

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin