Anlatıcıdan...
Flashback / Dün Gece
Yusuf bi türlü yanına gelmeyince, konuşmayı kendisi başlatmaya karar veren Bahar, sonunda onu kolundan tuttuğu gibi uzaklaştırmıştı ortamdan.
Kamp alanının biraz uzağına, ormanın da biraz içine gelmişlerdi. Karanlıktı, önünü görmeden ve korkmadan yürüdü Bahar. Yusuf da peşinden gidiyordu.
Ne anlatacağı konusunda en ufak bir fikri yoktu, düşünmeden yalnızca yürüyordu arkasında. Ama bildiği tek bir şey vardı ki, eline fırsat geçmişken, her şeyi anlatacak olmasıydı.
İçinde saklasa nolurdu ki? Bahar elbet öğrenmeyecek miydi zaten. Bunu bilerek, bir kez daha içindekileri dökme kararı aldı.Bahar durdu. Öğlen geldikleri gölün kıyısına gelmişlerdi. Telefonunun ışığını açıp Yusuf'a baktı. Gözüne ışık çarpınca odaklandığı noktadan kendini alan Yusuf, Bahar'a döndü.
"Çok şükür, konuşma vaktimiz geldi sanırım.." dedi kız sabahtan beri bu anı bekliyormuşçasına.
"Evet... Gelmiş." Dedi Yusuf başını sallayıp onaylarken.
"Oturalım mı şuraya?" Diye sordu Bahar hemen suyun kıyısını gösterip.
Bir şey demeden omuz silkerek önden gitti Yusuf ve oturdu.
Bahar hemen yanına otururken ışığı kapattı. Karanlıkta daha iyi bi konuşma yapabilirlerdi, daha cesur, daha açık..."Sana bir şey söylemem gerek." Dedi hiç beklemeden. Yusuf ona dönmüştü kendisi görmese de.
"Benim de sana bir şey söylemem gerek." Derken çıkan alçak ses tonunun da etkisiyle, Bahar ne söyleyeceğini anladı.
Aslında, o hiç anlatmadan farklı bi yolla hep arkadaş kalacaklarını söyleyip alttan bi mesaj vermeyi düşünüyordu kız. Çünkü itirafı bir kez daha aldığında reddetmesi çok... çok can yakıcı olacaktı. Ve onu üzmek en son istediği şeydi, her iki şekilde de bunun olacağını bilse bile, ikinci seçenek gerçekleşince bi gururun kırılması söz konusu olabilirdi. Bu nedenle, Yusuf başlamadan söze girmek istedi ve damdan düşer gibi daldı konuya.
"Yusuf ben, bana niye tavır aldığını bilmiyorum." Diye başladı.
"Ama seni üzecek, kıracak bir şey yaptıysam, özür dilerim." Diye devam ederken ona döndü. Yüzünü görmese de gözlerine bakarak konuşmaya devam etti.
"Sen, bana soğuk davranmasını istediğim son kişisin. Her zaman yanımda oldun, kötü hissettiğimde, ağladığımda, güldüğümde, eğlendiğimde... Bu üç sene içinde hep yanıbaşımdaydın."
Bu konuşmanın nereye varacağını merak eden Yusuf dikkatini Bahar'a vermişti."En yakınım, en değerlim, en sevdiğim... Yarın, tabii ki geri gelmek üzere gidiyorum. Ama senden, sizden ayrı kalacağım bu bir iki ayda, aramızın açık olmasını istemiyorum Yusuf. Nedeni önemli değil gerçekten, sadece gider ayak bana bunu yapma n'olur." Dedi Bahar ve sustu.
Yusuf ise 'en değerlim, en sevdiğim...' cümlelerine takılmıştı, gülümsüyordu istemsizce.
"Ne halt ettiğimi bilmiyorum, ama belli ki kalbini kırmışım. Affet beni de gözüm arkada aklım sende kalmasın hadii."
Bahar bunları söylerken, elinin kızın saçlarına gitmesine engel olamamıştı Yusuf. Birazını alıp kulağının arkasına yerleştirirken,
"Şimdi, şöyle bir durum var..." Dedi.
Bahar gözlerini kapattı duyacağı şeyleri bildiğinden.Hadi ama, bu kadar korkunç değil alt tarafı seni sevdiğini söyleyecek be kızım ya...
"Tavrımın seninle doğrudan bi alakası yok." Dedi Yusuf.
Bahar dediği şeyle açtı gözlerini bi anda. Ne demek yok?
Soran bakışlarını atsa da Yusuf göremiyordu onu karanlıktan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
FanfictionRomeo ve Juliet hikayesi, Yusuf ve Bahar için artık sadece bir tiyatro oyunu değildi, her şeyiyle gerçek olmuştu. ✿ ✿ ✿ "Bak bana... Sen deli misin? Ben senden başkasına yar diyebilir miyim sence?" ··· "Beni ne zaman bu kadar etkin altına aldın sen...