71. вölüм / Homofobik Dani Pot Kırdı

81 7 6
                                    

Bahar'dan...

Bavulumu kendi kendime arabaya yerleştirdikten sonra vedalaşmak için ev tarafına döndüm. Annem, babam, Berkcan, Beyza ve küçük Deniz... Tüm ailem onlardı, desem yalan olur. Biyolojik olarak tabii ki dört kişiden ibarettik. Ama benim aile diyebileceğim altı kişi daha vardı vedalaşmam gereken.

"Uğurlama merasiminiz de pek hoşmuş Güven familyası. Öyle bakıcak mısınız ya?" diye sordum put gibi dikilen aileme.

Beyza kucağında Deniz ile öne çıktı bana sarılmak için. Ufaklığı öpüp kokladım ilk başta.

"Paşam, hala okumaya gidiyor biliyor musun? Çabuk büyürsen seninle de okurum o üniversiteleri. Belki annen de bize katılır." dedim gülüp kafasından öperken. Küçük avcunu yanağıma koydu. Gözlerime bakan zümrüt yeşili boncukları öyle güzeldi ki, küçük olmasa aşık olurdum öz yeğenime.

Şaka şaka, ben zaten bir çift göze aşığım biliyorsunuz ;)

"Berkcan al oğlunu iki dakika görümcem bana bakmıyor." dedi Beyza sitem edercesine. Küçük bir kahakaha bıraktım bunun üzerine ve yanımıza sırıtarak gelen ikizime oğlunu teslim ettim.
Hemen ardından Beyzoş'a sardım kollarımı.

Benim küçük kardeşim. Yenge demeye dilim varmıyor artık, çünkü benden gerçekten küçük :) Arada dalga geçerken yenge diyordum sadece.

"Kendini fazla kaptırma oralara, Deniz halasını görmeden büyürse ben karışmam. Ve güzelim, abimi fazla süründürme, ne de olsa o da bir erkek ve uzak mesafe ilişkisinin iyi geldiği bir çift daha görmedi bu dünya, unutma bunu tamam mı?" diye ufak tavsiyeler verdi bana küçük kardeşim. Gülümseyerek onaylamakla yetindim. Sırada Berkcan vardı ve oğlunu Beyza'ya verirken,

"Al oğlumu iki dakika..." diye mırıldanmıştı. Dalga geçmese ölürdü canım kardeşim. Kocaman kollarını bana sarmadan önce sabah özenle topladığım saçımı dağıtmıştı. Sinirli bakışlarımı ona yollasam da pek kızmamıştım. Sonuç olarak kardeşler arası kavga bu hayatta en çok zevk aldığım şeydi. Özellikle kardeşiniz Berkcan Güven olunca bunun zevki iki katına çıkıyordu.

"Her zaman illa en farklısı sen olacaksın dimi değişik? Yani İstanbul'un bilinen on üniversitesinden birindeyken kim niye gidip kykya boyun eğer ki? Seni asla anlamayacağım canım kardeşim..." diyordu bir eliyle başımı okşarken.

Anlamasını beklemiyordum zaten. O yüzden bir cevap vermedim.

"Etrafına dikkat et, peşinden koşan çok olur senin. Yusuf yoksa ben varım unutma, sen her türlü başa çıkarsın biliyorum ama ihtiyacın olduğu anda bir telefonunla ordayım tamam mı?" diye kulağıma neredeyse fısıldadığında kıkırdadım. Ben hallederdim tabii, bunu bildiğini söylemesi egomu okşarken bir yandan da yanağına bir öpücük bıraktım teşekkür amaçlı.

Berkcan geri gidince annem sarılmaya geldi. Sarılırken bana,

"Aklın burda olmasın sakın, hayatını yaşa ve yeni insanların hayatına girmesine de izin ver tatlım, tamam mı?" deyişini duymazdan geldim. Yusuf'u bu satten sonra asla kabullenecek gibi değillerdi ve bu canımı yakıyordu.

Babam geldi. Sadece saçlarımdan öpüp sıkıca sarıldı ve,

"Sıkıştığın an bir alo de babana güzelim. Seni seviyorum." dedi sadece. Kısa ve öz, Ve hoş... Canım babam.

Artık gitme vakti geldiğinde, bahçenin önünde bir araba durdu. Tahmin edersiniz ki Yusuf... Kendi arabamla gitmek istediğimi bilmesine rağmen gelmişti, inatçı. Ben terminalde kimseyle vedalaşmayı sevmiyordum neden anlamıyordu? Gerçi elinde olsa benimle oraya kadar gelecekti ya neyse...

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin