Zühre bayram tatilinin sabahlarını arkadaşıyla beraber, akşamını ise spor salonuna giderek ve evde yağlı boya resim yaparak geçirdi. Ara ara okuduğu romanını da büyük bir heyecanla bitirdi. Her zaman bilgiye ve okumaya aç bir yapısı olduğundan boş zamanlarını oturarak geçirmezdi ve tatilini dolu dolu olarak geçirdi.
Bu zaman zarfında Tahir'in aramalarını cevapsız bıraksa da içinde bir yerler de genç adamın sevdiğini hissediyordu ama artık onunla olmamaya kararlıydı. Zaten birbirini tamamlayan insanlar bir bakışta bile karşısında ki insanın içinden nelerin geçtiğini az çok anlayabilirlerdi. Yada içinde bulunduğu duygunun durumunu.
Zühre de Tahir'in içten içe acı çektiğini hissediyordu, Tahir ise Zühre'nin geçmek bilmeyen sinirini ve kırgınlığını.
Genç adam karanlık odada sessiz bir iç çekişle yatağın ayak ucunda eğilip Zühre'nin ters yatmasına ağzı kapalı gülümseyerek baktı.
Tahir'in gözünde genç kadın mükemmel olsa da her mükemmelinde altında bir kusur yatardı ve Zühre'nin de kusuru deli tarafını uyurken gösteriyor oluşuydu. Tabi genç adama göre bu bir kusur değil, sakladığı deli kişiliğinin dışa vurumuydu. Gerçi kendisi de içinde barındırdığı deliyi gizlerdi Zühre gibi.
Bazen bazı çiftler farklılıklarıyla birbirini tamamlarken bazı çiftler de aynı olmalarıyla tamamlanırdı. Aslında aynı olsalar da her zaman tamamlanmayan bir eksik vardır, o da seni senden bile fazla sevebilecek biri ki Tahir, Zühre'yi fazlasıyla seviyordu ama kendisi için durum farklıydı biliyordu. Genç adam kendi açısında eksikliği tamamlamıştı ve sevilmese de sevmeye devam ediyordu.
Tahir uzunca bir süre sevdiği kadının yüz üstü yatmasını ve dağınık saçlarını aşkla izleyerek nefes alış verişini dinledi. Ona göre genç kadın bulunmaz bir nimet, ve dünyada ki diğer yarısıydı.
Genç adam belirli bir süre sonra son kez gözleri kapayarak sevdiği kadının kokusunu içine çekti. Tüm hücreleri genç kadının kokusuyla adeta hayat bulmuştu. Dokunamasa da kokusunu içine çekmek ve uyuyan halini izlemekle yetiniyordu.
Bir kaç saniye sonra gözlerini arayan Tahir istemese de geldiği gibi, sessizce hem Zühre'nin odasından hem evden çıkarak binadan ayrıldı ve arabasının önüne geldiğinde arkada duran arkadaşının arabasını gördü.
Arka araca yeltenmeden kendi aracının arka sağ kapısını açarak bindiğinde arkadaşı Cihangir de ciddi bir yüz ifadesiyle kendisine bakıyordu.
"Gidelim Serhat."
Serhat denileni yaparak arabayı çalıştırıp hareketlendiğinde arkadaşının arabası da arkadan takibe başladı ve Tahir yan dönerek Cihangire baktı.
"Ne oldu."
Cihangir sinirli bir nefes alarak birkaç saniye genç adama bakıp sabır dercesine alayla gülmeye başladı.
"Senden iyi asker olurdu valla. Keşke Mahirle beraber Süha amcanın yanına gitseydin zamanında. Elin hızlı, sessizsin, güçlüsün ve en önemlisi de" diyen Cihangir manidar bir ses tonuyla devam etti. "Israrcı ve vazgeçmiyorsun. Kazanana kadar devam. Tam da asker olacak adamsın."
Tahir sesli bir nefes alarak önüne baktı. Israrcıydı ama Zühre'nin derinlerden gelen kırgınlığıyla kızgınlığının hâlâ ilk gün ki tazeliğini korumasıyla kazanabileceğini düşünmüyordu.
"Kazanabilir miyim bilmiyorum ama ısrarcı olduğum doğrudur."
Cihangir ciddileşerek derin bir nefes alıp "Beni de uyku tutmadı ondan geldim. Bir de şu Ceylan meselesini ne yaptın, gelişme var mı" dediği sırada genç adamda ciddileşti ve kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağır Darbe
General FictionÖlen sevgiliye benzeyen Zühre, Tahir'in sevgisine inanır ama genç adam ilk görüşte Zühre'ye aşık olduğunu kaybederken fark eder... Zühre ise aldatılmanın acısını içinde yaşarken Tahir'in her konuda yalan söylediğini fark eder ve öldü dediği sevgili...