17. Bölüm

3.5K 148 9
                                    

Genç kadın memurlardan izin alarak telefonundan arkadaşının babası Orhan beyi aradı. Savcıydı ve emindi ki yardımı dokunacaktı. Yaptığı nefsi müdafaa olsa da eve kadar kendisini getirmesine izin verdiği için sıkıntı olabileceğini düşünüyordu. Tabi birde şüphelenmesine rağmen polisi önceden aramayışı da buna dahildi.

Aramasını yaptığında telefonundan silinen son çağrıdan haberi olmayan Zühre memurlara kahve içtikleri yeri söyledi ve orada bekleyen kahvesinin alınarak incelenmesini istedi. Onun bu isteği doğal olarak memurlar tarafından göz ardı edilmedi ve yoldayken telsizle diğer memur arkadaşlarına bilgi verdiler.

Zühre Sabri'nin evinden polis arabasıyla ayrılarak uzaklaştığı sırada Tahir'in de o eve doğru geldiğinden habersizdi.

Genç kadın belirli bir sürenin ardın ilçe polis merkezine geldiğinde annesiyle, Orhan beyle ve arkadaşıyla karşılaşarak Orhan beye neden haber verdin dercesine baktı.

Mine hanım kızının kan sıçrayan krem rengi gömleğine ve parmak boğumlarında ki kızarıklığa şaşkınca bakarken Ayça da aynı şekilde Zühre'ye bakıyordu ve genç kadının ifade için bir odaya getirilmesi ile Orhan bey kimliğini gösterip Zühre'nin karşısında ki sandalyeye oturdu.

Baba kız gibi ilişkileri olan ikili uzunca bir süre ifade için oturduklarında Zühre olan biten her şeyi anlatmıştı. Orhan bey ise Zühre'yi kendi kızından ayırt etmediği için yaşanılanlara sinirlense de hukuki yoldan çıkmamaya kararlıydı. Hukuk adamı olarak en doğrusu da buydu ve Sabri'nin en ağır cezayı almasını sağlayacaktı.

Belirli bir sürenin ardından genç kadın Orhan beyle bulundukları odadan çıktı ve arkadaşıyla annesinin yanına giderek sesli bir nefes alıp durdu.

"Siz niye geldiniz."

Mine hanım kızının başına bir şey gelmiş olma ihtimaline karşılık hem üzgün hem korkuyla bakarak "Ne oldu Zühre, iyi misin kızım" dediğin de Ayça da aynı şekilde Zühre'ye soru dolu gözlerle bakıyor üzerinde ki kanları inceliyordu.

"Bu senin kanın mı Zühre."

Genç kadın sinirli bir şekilde gülümseyerek ikilinin ortasına geçip annesinin ve arkadaşının omuzlarına kollarını bırakarak çıkışa doğru yönelirken Orhan bey de telefonundan birini arayıp üç kadından önce dışarı çıktı.

"Yok artık Ayça. Sen benim gözüme bir baksana. Benim kanımı akıtacak adam daha anasının karnından doğmadı. Ufak bir sürtüşmenin karşılığı olarak üzerimde ki kanlar karşı tarafa ait."

Arkadaşı ve annesi rahatlayan bir nefes alarak birkaç adım sonra karanlık havaya çıktıkların da Mine hanım kızından ayrılıp genç kadının önüne geçerek durdurdu.

"İçim rahatladı ama olanları anlat bakayım Zühre ne oldu. Sana bir şey oldu mu. Orhan bey de bir şey söylemedi. Sadece bizi aldı getirdi."

Zühre ileri de telefonla konuşan uzun boylu savcıya gülümseyerek bakıp bakışlarını annesine ve arkadaşına çevirdi.

"Birisi bana zarar vermeye kalktı. İçeceğime ilaç attı" diyen genç kadın büyüyen gözlere karşılık iki kadını gülümsetmek amacıyla sağ elini yumruk yaparak göğüs kısmına bırakıp burnunu dikleştirdi ve gülümsedi.

"Bende onu hakladım."

Arkadaşı sinirle gülerek yüzünü sıvazlarken Mine hanım elini kalbine götürüp bir tane daha sesli nefes aldı ve gözlerini karanlık havaya çevirdi.

"Allah'ım bin şükür Yarabbim. Kızımın canını bağışladın."

"İyi hakladın mı bari" diyen Ayça sinirle ve olanlara karşılık şaşkınca gülerken Zühre sinirli bir nefes alıp elini göğsünden indirdi.

Ağır DarbeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin