11

16 5 2
                                    

Babama

Her nefes alış verişimde dünya biraz daha küçülüyor. Kuşları alıyorum içime, göğüs kafesimde kelebekler doğuruyorum. Dünya küçüldükçe küçülüyor. Yanıma koyduğum tütsü titrek bir hareket ile kıvrılıp havaya bulaşıyor, izini kaybettiriyor. Lavanta mıdır menekşe midir anlayamıyorum. Tadını anımsadığım fakat adını bir türlü bulduramadığım bir koku oluveriyor o an benim için. Boğazıma dolanan atkı sinsice terletiyor beni. Dünyaya gözlerimi yumuyorum. Babam beliriyor gözlerimin önünde. Ölmeden hemen önceki o yorgun hali. Beyazlaşmış sakalı, uzun saçları ve yorgun gözaltları. Dudağında daimi sigarası ile gözlerini kısa kısa bana bir şeyler mırıldanıyor. Tonla şey anlatıyor mezarın altından bile. Dinliyorum onu. Hâlâ merak duyuyorum dudakları arasından çıkacak o iki kelimeye. Susturamıyorum. Susturmak da istemiyorum. Hayalini siyah beyazdan çekip gökkuşağına daldırıyorum. Yanıma oturuyor. Nasırlı elleri sigarasını nazikçe kavrıyor. Elleri bana tanrıyı hatırlatıyor. O ellerle neler başarıyor? O eller onun her şeyi oluyor.

Resimlerini bırakıyor kucağıma. Tütsü koku yaymaya devam ediyor. Bütün varlığının bu olduğunu söylüyor. Öylesine inanıyor ki buna sanki hayata gelmesindeki tek amaç buymuş gibi davranıyor. Belki de gerçekten tek amacı odur bilmiyorum. Yalnızca sessiz kalıp dinliyorum onu. Gülerken ağladığını zannediyorum çoğu zaman. Bu bana hüzünlü geliyor. Hüzünlü şarkılar kadar hüzünlü* Beni tekrar o parka götürmesini istiyorum. Eminim ki o günü o bile hatırlamıyor ama benim kafamın içinde sürekli dönüp duruyor.

Taşlı bir yoldan ilerliyoruz. Resimleri koltuğunun altında sıkışık vaziyette kalıyor. Elleri nerede bilmiyorum. Tahminim o ki arkasında birbirine tutunmuş duruyor. Yavaş yavaş arşınlıyor kaldırımı. Her adımın farkına varır gibi yapıyor bunu. O yol bana hiç bitmiyor. Söyledikleri farkına varmamı istedikleri ya da beni yanıltmak istediği şeyleri analiz etmeye çalışırken ben de adımlarımı yavaşlatmak zorunda kalıyorum. Bazen bu yüzden tekrar çocuk olmayı istemiyorum. Tekrar her şeye körleşmeyi ve tekrar o fark edişi yaşamayı. Önüme konan her şeye inanmayı istemiyorum. Şekerle, tatlı sözle kandırılmak istemiyorum. Eminim ki bunları bir tek o okursa anlayacak. Yine de Füsun ben artık bir yerden başlamak istiyorum.

Güneşin çalındığı bir banka oturuyoruz. Ellerimiz öylesine dolu ki nereye koyacağımızı bilemiyoruz. Bana dünya düzeni ile ilgili anlam veremediğim şeyler anlatıyor. Eskiden diyor sadece dinlerdin. Şimdi karşı çıkıyorsun. Dudağı belli belirsiz kıvrılıyor. Hoşuna gittiğini biliyorum. Düşünmem, kendi fikrimi söylemem neden bilmem gülümsemesine sebep oluyor daima. Yaptığım her çıkışa destek oluyor. Bu tüm dünya karşımda olsa bile güvende hissettiriyor.

Paralı köle olduğumuzu anlatıyor. Hepimiz bedenini belirli saatler için kiralayan mallara dönüşüyoruz diyor. Yüzündeki öfkeyi tutabilirmişim gibi geliyor. Üçgen çerçeveli bir oyuncaktan küp geçirmeye çalışmak bu diye devam ediyor. Yazarı doktor yapıyoruz. Uzunca bir süre konuştuktan sonra duraksıyor. Dolu olduğunu görüyorum. Birinin diğerinden üstün olduğu fikri ona deli saçması geliyor.

Bunun tamamen ego tatmini olduğunu söylüyor. İnsanlar açlıktan veyahut savaştan ölmüyor. İnsanlar diğer insanların ego tatmin etmek için yaptığı bu saçmalıklardan ölüyor diye de ekliyor. Bir dünya düşünüyorum o böyle konuşurken. Tartıp biçiyorum kendimce. Fakat karar veremiyorum. Tıpkı babam gibi kaşlarım çatık, önüme bakıyorum.

*Cemal Süreya'dan alıntıdır.

GecekonduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin