Züleyha'ya
Ağaçların çepeçevre sardığı bir yerde oturuyorum. Sessizlik kanıma kadar işliyor. Gelişini duyuyorum yaprak seslerinden. Üzerinde karanlık kıyafetlerle yanıma geliyor ve oturuyor. Ellerini görsen avcum kadar, minicik. Çekik gözlerini bana çevirip gülümsüyor. Gülümsemesi gülmeye döndüğünde ben de nedenini bilmediğim bir şekilde gülüyorum.
"Neden gelmiyorsun artık?" diye soruyor. Sesi sitemden o kadar uzak ki bu soru karşısında hiç gerilmiyorum. Bilmediğini belirtmek istercesine omuz silkiyorum.
"Seni çok özledi." Diyor sonra. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Susmaya devam ediyorum. Telefonunu çıkartıp ekranı bana uzatana kadar ellerime dikiyorum gözlerini. Sanki ilk defa karşılaşıyor gibi inceliyorum onları.
"Çok yaşlandı artık." Gözlerim ekrandaki fotoğrafa kayıyor. Yüzündeki ifade değişiyor anında. Az önceki dümdüz olan alnım kırışıyor. Telefonu elinden alıp ekrana yansıyan görüntüyü seviyorum. "zor yürüyor. Bakmaya çalışıyoruz ama ölecek gibi duruyor."
"Onu buraya getirebilir misin?" diye soruyorum umutsuzca. Duraksıyor. Başını yukarı kaldırıp maviye boyanmış göğü izliyor. Kafasında plan kuruyor belki bilmiyorum. Uzun bekleyişin ardından sonunda tamamı alıyorum ağzından.
"Her şeyin orada kaldı, gelip bir gün alsan aslında... Ne bileyim yani evi görmek iyi gelir belki." Kafamı hızla iki yana sallıyorum.
"Satacağım o evi. Orası bizim lanetimizdi."
"Kurtulmuş gibi durmuyorsun daha çok kaçıyorsun. Hâlâ korkuyorsun oradan. Ama hangi düşünce daha güçlü olabilir ki senden?" gülüyorum bu dediğine. Ciddi olup olmadığını yokluyorum.
"Güzel anı biriktirmedim ki ben orada gidip onları yâd edeyim. O ev bana hapishane gibi." Durup ofluyor. Dudaklarını kemiriyor sonra. Göz ucu ile kontrol ediyor beni. Minik elleri büyük ellerimi avuçluyor. Başı omzuma yaslanıyor. O benim çocukluğumun tek güzel yanı monptitim. Oyun arkadaşım, sırdaşım, geceleri birlikte kıkırdadığım. O evden almak istediğim tek şey.
"Kitapları alalım beraber." Diyor kısık sesle. Gözleri kapalı tepkimi görmek istemiyor gibi.
"Benden daha inatçısın."
"Kabul ettin yani?" Gülüyoruz birlikte. Niye bilmiyorum. Yıllar sonra hala onu her gördüğümde gülme gelir bana. Çocuk gibi güleriz beraber. Toprağın üstüne serdiğimiz masa örtüleri düşer aklıma. Yaptığımız çamurdan çanaklar. Yamuk yumuk dikilmiş elbiseler, merdivende yapılan piknikler. Onu düşününce aklıma kötü şeyler gelmez benim. Bana sarıldıkları gelir, bize gelmek için nasıl heves ettiği gelir, birlikte nasıl sabırsız olduğumuz, çektiğimiz videolar gelir. Türlü şey gelir ama kötü hiçbir şey gelmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecekondu
Teen FictionBak, yağmur yağıyor sevgilim. Sele kapılan bu şehir sen yoksan yok olsun. Başlangıç: Aralık 18 2020