İnsanın üç benliği var derler: çocuk, ebeveyn ve yetişkin. Füsun benim çocuk yanım. Bazen hâkimiyeti ele geçiriyor tamamen. Yetişkin tarafım kontrol edemiyor onu. Aklım mantığım devre dışı kalıyor. Füsun bazen benim şeytanım oluyor. Bazen yaram. Bazen hiçbir şeyim. O bana sorumluluk geliyor. Yük geliyor. Bir kapının önüne bırakıp kaçmak istiyorum ölüsünü. Benden uzak ol demek istiyorum. Küçük bir mezarın başında bekliyorum. Kırmızı benekli elbisesi beliriyor tam da o zaman gözümün önünde. Kucağında ondan büyük bir bebekle sokakları seke seke arşınlıyor. Füsun öldü biliyor musunuz? Altı yıl kadar önce. Çiçekli bir ipe astı kendini salıncak sanıp. Soğuk mermerde buldum onu. Kucağındaki bebek çığlık çığlığa ağlarken tuttum kaldırdım.
Aşmaya çalıştım bu döngüyü. Durmadan içine dalmak zorunda kaldığım, inatçı bir nehir gibiydi. Beni yatağa hapseden bir güç. Beyaz tavanın artık beyaz olmadığına kendimi inandırana kadar izlediğim o günler süren sancı. Bomboştum. Bir tek füsun masallar anlatıyordu bana. Bunlar çocuk masalları değildi. Yüzümü yastığa gömdüğüm masallardı. Dinlerken kendimden bile utandığım masallar.
Masanın üzerinde mor bir meyve bıçağı vardı. Körelmiş. Onunla kendimi öldürebileceğimi düşünüyordum. Fakat elime aldığım an ağlamaya başlıyor, bıçağı karşıdaki duvara atıyordum. Dolaplarımda babamdan kalan yığınla ilaç vardı. Hepsi planlıydı füsun. Ölmek planlıydı. Sevgiliye kavuşmaktı benim için. Senden kurtulmak. Kurduklarıma kavuşmaktı. Her yapacak gibi olduğumda yalvarırdım tanrıya. Plânını bozması için. Bilirsin füsun ben de korkardım birkaç şeyden. Neydi bu bir oyun mu? Tanrıyı mı kandırmaya çalışıyordum, ölümü kendimden onu arzulayarak mı uzaklaştırıyordum? Başka yol bilmiyordum. Kaldıramazsan altında ezilmek mi öğretilmişi bana? Kenara bırakmak yok muydu, parça parça taşımak yok muydu? Söküp atmak mı vardı sadece? Yıkmak mı vardı? Ama füsun, bundan böyle kırılan saçlarını makasla iyileştirmeye çalışmayacağım. Kırıldıkları yerden sarılacağım onlara. Geçmiş benim aptallığım yüzünden tekerrür ediyor. Buna izin vermeyeceğim. Sana git demekle olmuyormuş. Kapıyı suratına kapatmak da yetmiyormuş füsun. Kapanan kapı ise camdan girebiliyormuşsun sen. Duman gibi zehir gibi sızabiliyormuşsun içeri. Seninle savaşmak lazımmış füsun. Seni alt etmek ve gerçekten öldürmek lazımmış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecekondu
Teen FictionBak, yağmur yağıyor sevgilim. Sele kapılan bu şehir sen yoksan yok olsun. Başlangıç: Aralık 18 2020