Sehpa birden kalkıyor ayağa. Hiddetle dayanıyor sobanın kapısına. Derken ahşap kapı kırılıveriyor. Vazolar şaşkın, perdeler suskun, demlik ürkek. Füsun dalıyor bahçeye. Plâstik terlikleri adım attığı her yeri çamura buluyor. Yukarıdan bir ışıktır ki uzanıyor yere. Ampul sanki parçalanmak istiyor. Gözlerimi kısıyorum. Ne oluyor diyorum boşluğa doğru. Sesim çıkmıyor. Boğazım düğüm düğüm. Orada çocuklar oynamaya başlıyor. Füsun gittikçe yaklaşıyor bana. Ellerini yanaklarıma koyuyor. Ne oluyor diyorum bu defa ona sesim başka biri gibi çıkıyor. Kaşlarımı çatmaya çalışırken alnım kırışıyor. Kızıyor bana. Alnında kırışıklık olur yapma diyor. Bunu umursamayan bir insan olduğumu hala bilmiyor. Daha da çatıyorum kaşlarımı. Allah Allah diyorum. Füsun bile tanımıyor mu beni şimdi? Söylenip duruyorum. Öylesine duruyorum ki dünya dönerken başım afallıyor. Ayaklarım beni taşıyamaz oluyor. Sarsılıp düşecekken bir yere tutunuyorum. Koca bir çınar dikili evin tam orasında. Şu duvardan iki metre bu duvardan iki metre. Koca bir çınar çatıya kadar uzanıyor. Komşulara sarkmış dalları. Şikâyet ediyorlar. Durun diyorum onlara. Bir durun. Durmuyorlar. Daha hararetli konuşuyorlar. Sesler yükseliyor. Füsun yanaklarımı tutmaya devam ediyor, ben sarsılmaya devam ediyorum. Bir ateşböceğinin peşinde gidecek kadar aklım oynuyor yerinden. Gidiyorum. Tahtaların arasında, dikenler bacağıma batarken umursamaz bir vaziyette yürüyorum. Gündüz vakti görüyorum ateş böceklerini. Eteğimde biriktirmek istiyorum. Öyle bir etek ki bu kim görse giymek ister. Dönüp duruyorum. Döndüğümün farkında olmadan dönüyorum. Aşağı mahalleden yukarı sokağa çıkarken kaybediyorum kendimi. Kaybettiğinin farkında olmadan kaybediyorum. Bu yüzden kendimi aramaya hiç girişmiyorum. Başka birinin sesiyle konuşuyorum. Başka birinin düşüncesini savunuyorum. Başka biri yerine hissediyorum. Kalbimi dolandırıyorum beynimin etrafında. 7 tur 1 hac. Yetmiyor. Mütemadiyen dönmeye devam ediyor.
Füsun peşimden koşturuyor. Gelme diyorum ona gelme. Kaçıyorum ben. Dinlemiyor. Füsun beni hiçbir zaman dinlemiyor. Terlikleri ayağından çıksa da koşmayı hiç bırakmıyor. Yanıma varmaya çalışıyor. Hiç varamıyor. Beni mi kaybediyor bilmiyorum. Belki ben onu kaybediyorum. Beyaz elbisesi kirleniyor. Ve sanki yanıma geldiğinde o ben oluyor. Kimse aynı kalmıyor.
"Sağa dön, düz git, sağa dön..." yürürken tekrarlayıp duruyorum. Sayısız camii önünden geçiyorum. Tellere tünemiş kuşlar pisliyor üzerime. Hiç ses etmiyorum. Yürümeye devam ediyorum. Yoluma arabalar atlıyor, dikkat etsene diyorum. Ayağıma takılınca bir taş özür diliyordum ondan. Bilerek olmadı. Yol veriyorum sonra. Önden gitmesine izin veriyorum. Belki nereye gitmem gerektiğini o bilir diye düşünüyorum. Bakıyorum sonra durduğu yerde duruyor, kıçına tekmeyi basıyorum. Bayırdan aşağı yuvarlıyorum.
"İstediğin herkes geldi niye hala böylesine huysuzsun?" diye sorguluyor beni füsun. Ah füsun. Seni de mi yitirdim ben yoksa diyesim geliyor diyemiyorum. Yutuyorum birkaç cümleyi daha.
"Herkes değil." Diyorum kısaca. Kimi kast ettiğimi anlıyor mu bilmiyorum.
"Her kapının açılmasını bekliyorsun. Hepsine aynı anda giremezsin."
"kim demiş?" diye celalleniyorum. "insan odağını tek bir yere mi vermek zorunda? Hem böyle tamamlanmış hissetmiyorum."
"İstediğin şeyi biliyorum. O geldiğinde diğer herkesi atacaksın. Diğer herkes kalabalık gelecek sana." Omuz silkiyorum. Ona karşı her zaman biraz çocuklaşıyorum.
"Ne yani? Kötü bir şey mi bu? Diğer kimseye ihtiyaç duymuyorum işte."
"Herkesin etrafında olmasını istiyorsun ama aynı zamanda istemiyorsun. Herkes seni sevsin, en üste koysun istiyorsun ama sen onlara aynı değeri hiç veremiyorsun. Bu bencillik değil mi?" diye sorduğunda duraksıyorum. Yolun ortasında birden mimleniyorum.
"Baban seni abinle bir tuttu diye ona kızıyorsun. Annen en çok seni sevmiyor diye darılıyorsun. Arkadaşların başkaları ile konuşunca neden benimle değil diye gece boyu düşünüyorsun. Ama sen de aynı şeyi yapıyorsun. Babanla onu ayırt edemiyorsun. Anneni arka plana atıyorsun. Onlardan istediğin şeyi sen yapamazken onlara nasıl kızabiliyorsun?"
Konuşmadan ondan uzaklaşmaya çalışıyorum. Adımlarım hız kazanıyor ve bir yerden sonra koşmaya dönüyor.
"Benden koşarak kaçamazsın." Diyor. "Ben senin düşüncelerinden biriyim." Defolup gitmesini söylüyorum ona. Kulaklarımı tıkıyorum ama ses kafamın içinde yankılanıyor.
"Her şeye sahip olmak istiyorsun ama karşılığında hiçbir şey vermiyorsun. İnsanları gitmek için sen zorluyorsun. Yalnızlık için kendini sen zorluyorsun. Bunların hepsi senin seçimin." Git diyorum Sadece. Onun da gitmesini istiyorum. Ve o da gidiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecekondu
Teen FictionBak, yağmur yağıyor sevgilim. Sele kapılan bu şehir sen yoksan yok olsun. Başlangıç: Aralık 18 2020