Kenarda irice bir bavul duruyor. Kitap dolu olduğunu biliyorum içinin sen söylemeden. Üzerinde her zamanki gri hırkan asılı. Ellerin telaşlı. Ellerinin telaşlı olması korkutuyor beni. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Eski kütüphanenin önünde dikiliyoruz. Bir şey demeni bekliyorum suskunca. Niyeyse uzunca bir vakit ağzını açmıyorsun. İleride seni bekleyen biri olduğunu görüyorum. Bizim tarafa bakıp duruyor. Anlıyor gibi oluyorum. Kollarımı bağlıyorum birbirine. Bilmem kaçıncı kez içimden küsüyorum sana.
Arka bahçeye gidelim, diyorsun. Sen kapıya ilerlerken dar kaldırımdan ben de ayaklarının arkasına bakıyorum. Kedili bahçeye dalıyoruz beraber. Karşılıklı duran banklara oturuyoruz. Yüce ağaç güneşten koruyor bizi. Gölgesinde duraklıyoruz.
Bir müddet buralarda yokum, diyorsun. Saklamaya çalıştığın sevinç kulaklarıma çoktan tırmanıyor. Üzgün olman gerekiyor gibi düşünüyorsun sanırım Mona, yüzünü asıyorsun bana bakarken. Elime bir kavanoz veriyorsun. Bu dolduğunda geleceğim, diyorsun. Zoraki kıvrılıyor dudakların. Elimdeki kocaman kavanoza dikiyorum gözlerimi. Her gün bir nohut atmamı söylüyorsun. Eve gittiğim gibi paketi içine boşaltmaktan bahsediyor aklım bana. Ne kadar erken gelirsen o kadar iyi olmaz mı Mona? Ben karar veremiyorum.
Ağaç üzerime dökmeye yelteniyor yapraklarını. Susuyorum. Kucağıma sarılı bir kedi atlıyor. Kollarımı çözmüyorum hala. Bana baktığını bilsem de ben sana bir kez olsun dönüp bakmıyorum. Niye böyle yaptığımı hiç bilmiyorum.
"Sana her gün yazarım." diyorsun. Yüzünü görmekle yazdıklarını okumak aynı şey değil bilmiyor musun? Uzunca bir vakit sırtın bana dönük olacak. Herkesin gittiği o an mı geliyor yoksa? Çocuk gibi dudak büküyorum. Yemin ediyorum içimden defalarca tek kelime daha etmeyeceğime dair. "Gittiğim her yerden ufak tefek şeyler alırım. Anı kalır sana. Fotoğraf da atarım." Galiba sen de biliyorsun Mona. O boşluğun kolay kolay doldurulamayacağını. Bu yüzden yazmakla yetinmeyeceğini anlatıyorsun bana.
"Sana her şeyi anlatacağım gelince. Öğrendiğim her şeyi. Bana da iyi gelecek bu Nilgün. Biliyorsun bıktım bu kasabanın kasvetinden." Bakışlarımı kaldırıp gözlerine bakıyorum. Işıl ışıl parladığına şahit oluyorum. Cam bir fanusun içine hapsedilmiş ateş böceği gibi etrafı aydınlatıyor. Kafa sallıyorum yukarı aşağı. Bu defa sahiden gülümsüyorsun ben de gülümsüyorum sana. Arkana yaslanıyorsun rahatlamış gibi ben hala diken üstünde oturuyorum.
Elimden her şey kayıyor gibi hissediyorum. Birden başlar bütünler oluşmaya ya da yok olmaya. Senin gitmen Mona hayatımda bir kıvılcım başlatıyor. Hiç konuşmadan oturduğumuz bir saat sonrasında ayaklanıyorsun. Sana hiç sarılamıyorum Mona. Çok istiyorum bunu. Fakat hiçbir zaman mümkün olmuyor. Kollarımı kaldırmaya zorladığım her an füsun içeriden çığlık atmaya başlıyor.
Bavulunu arkandan çekeliyorsun. Az önce gördüğüm sarışın çocuk alıyor seni kapıdan. Boynundan çenesine kadar uzanan dövmelerine bakıyorum. Mavi gözleri senin üzerinde dolanıyor. Pürüzsüz teni desenli gömleğinin bıraktığı açıklıktan ışıldıyor. Gülümsüyor sen ona bakınca. Sana bakışından anlaşılıyor bir şeyler. Niyedir bilmem Mona bu gidişin dönüşü yok gibi hissediyorum. Yüreğim cılızca titriyor. Son kez dönüp bakıyorsun bana. Güven verir gibi gözlerini yumup açıyorsun. Elimi sallıyorum görüşürüz der gibi. Bu çöplükten kaçıp gitmene sevinemiyorum Mona. Kırılma bana. Bencillik ediyorum.
Gözden kayboluyorsunuz. Arabasına biniyorsun. Saniyeler içerisinde yitiriyorum seni. Geceye kadar orada oturmayı düşünüyorum. Bıraktığın yerden hiç hareket etmeden beklemeye başlıyorum. Zaman akmayı kesiyor sanki. Eğer böyle devam edecekse bu kavanoz hiç dolmayacak gibi duruyor.
Dayanamıyorum. Yüksek duvarlar üstüme gelmeye başlıyor. Ağaç üzerime devriliyor. Kediler yüzümü tırmalıyor. Ayağa kalkıyorum bir çırpıda. Bez ayakkabılarım taş yolu arşınlamaya başlıyor. Caddeden karşıya geçiyorum. Hızlı hızlı yürüyorum çöl gibi uçsuz bucaksız gelen o yolu. Bak Mona, buradan birlikte geçmiştik. Ben gülerken dükkânlarında oturan amcalar ters ters bakmıştı bana. Ben ısrar ettim diye yolunu değiştirmiştin. Şu kavşakta ayrılmıştık. Sen söz verdiğin gibi gelirsen eğer Mona, sözünü tutarsan o zamana kadar bu durağın önünden geçmeyeceğim.
O gün Mona, ayağım bir taşa takıldı diye dakikalarca ağladım. Yanında yapamadığım şeyi sen gittikten sonra yaptım. Bayırı çıkamayan birini görünce ağladım. Çiçeğim yaprak dökmüş ona ağladım. Gece erken bastırıyor artık biraz da buna ağladım. İçimdeki bu doluluk hissi, yutkunmamı zorlaştıran bu yumru akar belki diye Mona gördüğüm her şey için ağladım. Niyeyse geçmedi bir türlü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecekondu
Teen FictionBak, yağmur yağıyor sevgilim. Sele kapılan bu şehir sen yoksan yok olsun. Başlangıç: Aralık 18 2020