42

10 4 0
                                    


Temizlemeye içeriden başlarsın füsun. Ruhunu temizlemeden bedenin hep kirli kalır. Yüzüne yansırmış kalbinde ne varsa. İnsan bir şekilde belli edermiş mimiklerinden. Ele verirmiş kendini. Ya saklayamazmış ya da saklamaya gerek duymazmış. Şimdi Mona Rosa'nın beni bıraktığı o banktayım ben. Babamın son kez salladığı o salıncakta. Meryem'in son kez öptüğü o elma ağacının altında. Eksiliyorum füsun. Son kez dizine yattığım o harabedeyim şimdi. Soluklarım kimi zaman hızlanıyor fuzuli. Bir çiçek kırıyor gövdesini benim için. Yüzünü gömüyor toprağa bir kırlangıç. Yapraklar hissediyor rüzgârı en içinde. Dünya öyle bir ahenk ile dönüyor ki şaşırıyorum. Yolunu kaybetmiş bir ben miyim diyorum. Yanılan bir ben miyim? Herhangi bir cevap bulamıyorum. Öyle ki zaman alıp gidiyor usulca. Bir kaldırım taşında görüyorum yalnız olmadığımı. Yere atılan bir gül anımsatıyor bana tüm aşkları. Kırmızı bir gül o. Dikenleri dahi alınmış. Kendini kimseden koruyamaz olmuş. Kırılmak için biçilmiş ve nihayetinde kırılmış. İnsanlar üzerine basıp geçiyor şimdi. Sesini dahi çıkaramıyor.

Dört köşeli bir masa gibi hissediyorum kendimi. Sınırlarımın dışına çıkınca düşecek gibi oluyor içimdeki şeyler. Yaralıyorum insanları keskin köşelerim ile. Bu yüzden etrafımdan dolanırlarken aramızda daima mesafe oluyor. Ağustos sıcağı gibi hissediyorum. Tek bacağı tekleyen bir köpek gibi. Arkadan ittirilse bile çalışmayan hurda bir araba gibi. Çöp yığını gibi hissediyorum. Burada oturmuş yalnız yalnız uzağı seyrederken değersizleşiyorum. Kalbimde bir yük var nereden geldiğini bilmediğim. Söküp atmak istedikçe elime bulaşıyor. Kurtulamıyorum ondan. Kendi kendime kıkırdıyorum. Kafamdaki farklı sesler diyor ki seni asla bırakmayacağım. Elimi dudaklarımın üzerine kapatıp kahkahaya dönüştürüyorum kıkırtımı. Yoldan geçen insanlar bana bakıyor ne oluyor diye. Durduramıyorum kendimi. Niye güldüğümü dahi bilmeden karnımı tuta tuta gülüyorum. Banka uzanıyorum sırt üstü. Göğe bakarak gülüyorum. Bulutlara, martılara, ağaç dallarına, güneşe, tanrıya gülüyorum. Gözlerim yaşarıyor. Kollarım düşüyor iki yana. Dizlerim kırıkça uzanıyor ileri. Yavaşça azalıyor kahkaham. Kendimi zorlayıp gülmeye devam etmeye çalışıyorum ama olmuyor. İfadesiz bir hale dönüşüyor yüzüm. Gökyüzüne boş boş bakıyorum. Yorgun hissediyorum. Nefesleniyorum. Sanki gökyüzünü içime çekmek istiyorum.

Duruluyorum sonra. Kaç saat oturuyorum orada bilmiyorum. Sırtım acıyana kadar kalkmıyorum. Gri hırkama sarılıyorum rüzgâr üfleyince tanrı. İnat ediyorum. Ama o kazanıyor. Ayağımda bana büyük gelen babetlerle paytak paytak gidiyorum babaannemin evine. Fakat bir şey değişmiş görüyorum. Sokağın girişinde durmak zorunda bırakıyor bu değişim beni. Gecenin karanlığını bölüyor yanan lambalar. Camlara bakıyorum. Hepsi yanıyor. Koşarak gidiyorum oraya. Babetlerim birkaç kez düşürecek gibi oluyor beni ama toparlıyorum. Demir kapıyı açarken ben babaannemin kapısını açıyor annem. Donup kalıyorum onun gülen yüzüne karşı. Hipnoz olmuş gibi hareket etmeye devam ediyorum. İçeri dalınca herkesin orada olduğunu görüyorum. Kalbimdeki o yumru yeşeriyor. Herkes orada. Halam sataşıyor bana. Amcam muziplikler yapıyor. Yusuf oyun için eteğimi çekiştiriyor. Zeynep kenarda ağlayan Hanne'yi güldürmeye çalışıyor. Züleyha tikimle oynuyor. Babam annemle bir şey konuşuyor. Abim de onları dinliyor. Yengemle babaannem mutfakta tabakları hazırlıyor. Dedem dizisini izliyor. Eniştem abdest alıyor. Gülümsüyorum kocaman. Sonra annemle babam arasına oturuyorum. Gülüşmeler yükseliyor.

Saat kaç oluyor bilmiyorum. Sonu gelmez bir muhabbet dönüyor içeride. Lambalar hiç sönmüyor. Upuzun bir masa kuruluyor. Babaannem sarmaları bölüştürüyor herkese. Annem çorba koyuyor. Ben amcama takılıyorum. Babam gülüyor.

Heyecandan uyku girmiyor gözüme. Herkes uyuyor. Ben sabah ezanını duyduktan sonra dalıyorum. O en huzurlu uykularımdan biri oluyor. Yine de çabucak bitsin istiyorum. Sabah tekrar hep birlikte olabilmek için. Fakat sonra babamın öldüğü aklıma geliyor füsun.  

GecekonduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin