Yaz geliyor. Soluk kazaklarımı plastik bir sepete doldurup divanın altına sürüyorum. Lavantalı elbiselerimi ise ütülemek için çıkarıyorum kuytularından. Adını anımsayamadığım bir şarkı çalıyor içeride. Bedenimi sağa sola kıvırıyorum. Senden sonra diyorum en sevdiğim şeydir dans etmek. Beceriksizce dönüyorum parmak uçlarımda. Bedenimi bedenine deviriyor. Havada sallanan ellerim koynundan boynuna arşınlıyor. Beni tam şuramdan öpüyorsun. Çenemin kenarından. Tazelenmiş hissediyorum. Kıvrılan elbisem çirkin bacaklarımı çıkarıyor ortaya. Ellerini sabitleyip oraya daha da yanaşmamı sağlıyorsun sana. Boynuna bırakıyorum dudaklarımı. Karnıma bıraktığın bu sıcak hissi seviyorum. Sana dokunmanın vücuduma yaydığı bu esintiyi de.Karpuz diliminden bir ısırık daha alıyorsun. Ben de taklit ediyorum seni. Gülmemi tutmaya çalışarak bakıyorum gözlerine. Sense odağını tamamen yediğin şeye veriyorsun. En uzağa gidiyoruz seninle. Kırmızı bir elbise üzerimdeki. Kafamda babamın eski şapkası, alakasız. Kitap olmayan koluna giriyorum. Beni insanların uğramadığı bir yere götürüyorsun. Ya da ben sen varken her şeye kör kesiliyorum. Emin olamıyorum. Ayaklarım acımıyor yürüdüğümüz onca yola rağmen. Elinde ümit yaşar, okuyorsun bana. Gözlerin nefes almak için duraksadığın her satır sonunda bana değiyor. Bir şeyler arıyorsun bende. Bulabiliyor musun bilmiyorum. Ama bakışların öyle fısıldıyor. Birkaç şiir art arda geliyor. Sahil uzayıp gidiyor önümde. Kenardaki camiinden yükseliyor ezan. Kuvvetli bir ses ki o yankılanıyor. Sana bakmayı sürdürüyorum. Yaptığım her hareketi incelemeye alıyorum. Yüzüme güneş gelince açını değiştiriyorsun mesela. Garip geliyor.
Yanık çayımızı içiyoruz. Yaz akşamlarını getiriyor aklıma bu. Balkon camından gelen rüzgâr bedenime serinlik veriyor. Annemle oturmuş televizyon izliyorum. Öyle biri oluyorsun ki benim için geçmişimde geleceğim de ellerinde duruyor. Ne zaman yol kenarında bir papatya görsen yalnız koparıp bana getiriyorsun. Saçıma doluyorsun veyahut elime bırakıyorsun. Senin için doldurulmuş defterlerimin arasında saklıyorum hepsini. Yıllar sonra açıp okusam bile o günkü gibi hissettireceğini biliyorum.
Bir ağaç dallarını üzerimize uzatıp gölge olduğunda gözlerini kısmayı bırakıyorsun. Gövdesine yaslayıp sırtımı seninle oturuyorum orada. Nihayetinde bir ağaç gövdesi de bir deniz kıyısı de yuva olabiliyor bana. Çocuklar pedalları çevire çevire geçiyor önümüzden. Görmüyorum onları. Seninle en uzağa gidiyorum. Kimsenin olmadığı bir yere. Tanrı giriş çıkışları kapatıyor. Bir şiir daha okuyorsun bana. Adını bilmediğim bir şairden anımsadığım bir şiir. Hasta sesin kısılıp duruyor. Gece uyurken diyorum kapat pencereni. Omuz silkip okumaya devam ediyorsun. Aslında sen de kendini bu şekilde öldüremeyeceğini biliyorsun.
Ayaklarımı dizlerine çekiyorsun. Neden böylesine incelediğini bilmiyorum. Ama evirip çevirip bakıyorsun. Gülecek gibi oluyorum. Gülmüyorum. Ellerin yaramaz çocuklar gibi geliyor bana. Rahat durdukları bir an olmuyor. Kâşifleri anımsatıyor. Ayak bileğimden diz kapağına doğru adımlıyor. Bana bakıyorsun. Sanki herhangi bir hareket bekliyorsun. Elini geri itiyorum. Bu tepkiyi bekleyen ellerin anında geri çekiliyor. Bir anlık oluyor bu sadece. Az sonra güzergâhı değiştirip farklı hedeflere yöneliyor. Koluma dokunuyor veyahut boynumu okşuyor. Mütemadiyen sürüyor bu. Asla yorulmuyorsun. Ellerinin bittiği yerde dudakların başlıyor. Dudaklarının bittiği yerde ellerin. Sevilmedik hücre bırakmamak adına bir seferberlik başlatıyorsun kendi içinde.
Akşam çökünce kaldırımlara kendi kurduğumuz sinemaya geçiyoruz. Bir bank kurulu dünyanın tam ortasında. Karşıda ışıldayan bir fener. Sonsuz ekranlı bir perde bu. Saatlerce gösterimde. Her seferinde farklı bir film. Biri diğerini asla tutmayan yüzbinlerce gece. Arkama yaslanıp izliyorum. Dalgalar birbirlerine bir şeyler anlatmak istiyor. Hiç susmuyor, bağırıp duruyor. İşte arkadan gelen biri hepsini yutup rahatlıyor. Koca denizde kendini de boğuyor.
Herkes gittikten sonra sen kalıyorsun. Bir defterde bir fotoğrafta veya bir caddede. Seni daima buluyorum. Yabancı insanlar hep sana benziyor tanıdıklar zaten sen. Afişler sen sonra kapılar sen. Herkes gittikten sonra bir tek sen kalıyorsun. Geceleri uyumadan masal yazıyorsun bana. Okurken gülümsememi kaybedemiyorum. Yataktan çıkamadığım gün sen gelince hiç yorulmadan sonlanıyor.
Bir gün senin de gitmenden korkuyor füsun. Bazen bana öyle şeyler söylüyor ki onu susturmak için baskı yapıyorum. Ben baskı yaptıkça o konuşuyor o konuştukça ben baskı yapıyorum. Yeniliyorum sonra. Komplo teorilerini salıyor üzerime. Hepsini tek tek düşünüp bir çıkar yol arıyorum. Öyle olmadan içim rahat edemiyor. Uyuyamıyorum da. Kâğıtlar dolusu yazıyorum. Hiç olmamış şeyler üzerine kafa yorup seni haklı çıkarıyorum. Füsun bile düşman oluyor bana. Ama gitmiyor. En çok onun gitmesini istesem de beni asla terk etmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecekondu
Teen FictionBak, yağmur yağıyor sevgilim. Sele kapılan bu şehir sen yoksan yok olsun. Başlangıç: Aralık 18 2020