31

12 4 0
                                    

Balkonumda oturuyorum. Önümdeki ahşap masada babamdan kalan kırmızı şarap bekliyor. Yanında dibi kızarmış bir bardak. Eskiden annemin yanık sütünü içtiğim bardaktan şarap akıyor dudaklarımın arasına. Kendimden biraz daha uzağa düşüyorum. Düştükçe düşüyorum. Ayak tırnaklarımı ojeliyorum saçma bir renkle. Yüzüm gergin. Kollarım yorgun. Benden bağımsız tonla şey oluyor o sabah. Şarap kafamın içini bulandırıyor. İlk defa alıyorum bu tadı. Yabancı geliyor. Boyalı tırnaklarıma bakıyorum. Başka biri gibi davrandığında kendinden kaçamadığını öğreniyorum.

Aynadaki yansımam evvela şaşırtıyor beni. Sivilceli yüzüm, gergin ama mor gözaltlarım, dağınık saçlarım... Gözlerime kaldırınca bakışlarımı farklı bir şeyler görüyorum. Aynı göz başka şeyler hissettiriyor bana. Sanki tüm bu yabancılık arasında kendimi hala bulabiliyorum. Aksime dokunuyor parmak uçlarım. Kırık saçlarımı okşuyor, yoluk yoluk duran dudaklarımı öpüyor. Kendime şefkat gösteriyorum. Gözlerimde hala parlayan o ışık için yapıyorum. Füsun diyor ki yaşıyorsan umut vardır. Yaşıyor muyum diye düşünüyorum. Bazen durup dururken parmağım ile nabzımı kontrol ediyorum. Emin olmak istiyorum. Kimse fark etmiyor bunu. Bir gün ölürsem füsun, ki öleceğim, bunu kimse fark etmeyecek senden başka. Nabzım atmayı kesecek ve bunu sadece sen bileceksin.

Uzun geceliğimin eteklerini havaya kaldırıyorum. Ojenin kapağı açık, masada dururken ve fırçası masayı her geçen saniye daha da boyarken ben içeri giriyorum. Beceriksizce sürdüğüm boya her tarafıma bulanmış bir vaziyette yatak odasına dalıyorum. Uyuyorsun. Kaşların çatık. Yavaşça tırmanıyorum yatağa. Top atsalar uyanmazsın biliyorum yine de temkinli davranmak istiyor canım. Yavaşça emekliyorum sana. Aralık dudaklarını izliyorum, göğe uzanan devrimci kirpiklerini. Bana özgürlüğü hatırlatıyor varlığın. Özgür hissediyorum.

Nefes alışverişlerimiz bir süre sonra senkronize oluyor tıpkı kalp atışlarımız gibi. Tek vücut oluyoruz böylelikle. Farkı burunlardan giren nefes aynı karnı havalandırıyor. Farklı damarlardan gelen kan aynı kalpte pompalanıyor. Vücudumu üzerine seriyorum. Sabah ayazından koruyorum seni. Ellerin sarılıyor belime, yan dönüyorsun. Zor bela açılan gözlerin ile mahzunca bakıyorsun bana. Tek bacağım beline sarılıyor. Kalkmanı engelliyorum. Gözlerin günaydın diyor, dudakların nasılsın, boynun seni seviyorum.

"Pasta yaptım." Diyorum. Şaşırıyorsun. Duvardaki saati kontrol ediyor gözlerin. 6'da mı diye soruyorsun. Omuz silkiyorum. Sıyrılıyorum kollarından. Paspal halimi umursamıyorum. Koşa koşa mutfağa gidip dolabı açıyorum. Yaramaz bir çocuğa dönüşüyorum. Çıplak ayaklarım yerle öpüşüp duruyor. Üzeri bembeyaz pastamı bir çırpıda alıp odaya koşturuyorum. Düşecek gibi olduğum her an gülüyor ve dengemi sağlıyorum.

Yatakta doğrulmuş senin önüne bırakıyorum dairemi. Katlanmış çarşafın arasında kaybolacak gibi duruyor. İşaret parmağımı krem şantiye batırıyorum ve parmağımda kalan kremayı dudaklarının üzerine sürüyorum. Gülüyorsun genişçe. Güneş doğmaya başlıyor. Sana doğru çekilirken bedenim sen de bana doğru geliyorsun ve dudaklarımız yakalıyor birbirini. Beyaz bulut benim dudaklarıma da bulaşıyor. Senden ayrılmadan gülüyorum bu defa. Gülüşlerimiz de bulaşıyor birbirine. Kremayı tadarken yalandan mırıltılar döküyorsun.

"Yediğim en iyi pasta" diyorsun. Omzuna vuruyorum hafifçe. Parmaklarım omzunu okşuyor da diyebilirim buna. Yalancı olduğunu söylüyorum. Şaşırmış gibi yapıyorsun.

"Ben öyle bir insan mıyım?" kafamı sallıyorum gülmeye devam ederken. Muziplik yapıp duruyorsun. Önce küsüyorsun bana sonra barışıyorsun. Pastayı parmaklayıp duruyoruz. Sanki pastayı benden çok yüzüm yiyor. Elimin tersi ile siliyorum bulaşan yerleri. Çocuk gibi hissettiriyor bu. Canım durmadan gidip buzdolabının içini kontrol etmek istiyor. Ezbere bilsem de her şeyi tekrar tekrar bakmak istiyorum. Orada ben tarafından yapılmış bir pasta görmek hoşuma gidiyor.

GecekonduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin