28

9 3 0
                                    


Sen bile unuttun belki füsun ama yıllar önce sana bir sökükle başlar her şey demiştim. Bir ilmek getirir ardından diğerini. Bu bir devrim de olabilir. Kalbim atmaya başlaması gibi. Bir yıkım da olabilir. Eski bir kitabın arasında bulabilirsin bu sözlerimi. Yine aynı noktadayım. Beyaz bir çizgi sağımdan soluma doğru uzanıyor usulca. Çiçekli elbisem artık büyük geliyor üstüme. Ufalıyorum füsun. Dünya öyle bir genişliyor ki kaybediyorum herkesi. Havva'yı bulmaya çalışan Âdem gibi çaresizim. Tanrının bana verdiği bir ceza bu. Çizgiler çoğalıyor. Arabalar geçmem için küfrediyor. Nefret ediyorum onlardan füsun. Çok uzağa götüren her şey nefret ediyorum.

Bir kaldırıma çöküyor bedenim. İnan bana o an ben orada değilim. Kızıl saçlarım dökülüyor ellerime. Çıplak ayaklarım tozu toprağı biriktiriyor. Birileri konuşup duruyor karşıda. Anlayamıyorum onları. Bir ilmekle başlıyor her şey.

Önce Güzide gidiyor füsun. Okul bahçesindeki o koca erik ağacı kesiliyor yerine beton dikiliyor. Ellerimiz kıpkırmızı olana kadar yediğimiz böğürtlenler çürüyor. Sıra altlarına sakladığımız eşyalar uçup gidiyor. Birbirimizi dinlemiyoruz. Aramızda bir savaş çıkıyor füsun. Kim haklı önemsemeden üste çıkmaya çalışıyoruz. Yara alıyoruz. Farklı şekillerde sarıyoruz.

Meryem gidiyor. Ne varsa ne yoksa topluyor. Kırık bir çerçeve bırakıyor bana. Nasıl dolduracağımı bilmiyorum içini. Masanın üstünde kırıkça duruyor. Meryem bir garip gidiyor füsun. Kendi gibi gitmiyor. Bakışlarında sözlerinde bir yabancılık buluyorum. Anlam veremiyorum. O konuşurken kaşlarım çatılıyor. Dudakları oynuyor gözlerimin gördüğü kadarıyla fakat ses başkasının. Bu kelimeyi kullanmaz ki o diyorum giderken. Kapıyı çekiyor ardından. Ellerim şaşırıyor önce sonra ayaklarım. Ardına bakmadan devam ediyor. Ev birden korumasızlaşıyor. Sanki camlarım taşlanıyor.

Rıza gidiyor sonra. Beni söz verdiği uzağa hiç götürmeden gidiyor. Rıza bölünüp çoğalıyor. Dağılıyor her yere. O gidince omuz silkiyorum. Bir yanım küsüyor bir yanım da kuyruğu dik tutuyor.

Mona gidiyor füsun. Bir avuç kitap bırakıyor bana. Döneceğine söz verir gibi bakıyor. İnanıyorum. Her gün kavanoza bir nohut tanesi atıyorum. Bana yazdığı mektupları alıyorum, plastik sandığımda saklıyorum. Şimdi bilmem hangi ülkenin şu şehrinde gezip duruyor. Yabancılarla konuşuyor. Yıllanmış şaraplar içiyor. Sarhoş oluyor. Âşık olduğu kişi ile uyuyor otel odasında. Aydınlık günlere uyanıyor. Bir çorabını ötekinden farklı giyiyor. Aklı hep havada oluyor. İlk defa hiçbir şeyi düşünmeden çekip gidebiliyor. İçimde buruk bir mutluluk bırakıyor bu. O çocuk büyüyor. Kasabasını terk edebiliyor. Caddelerde bağıra bağıra şarkı söylüyor. Yağmurda dans ediyor. Yargılanmadığı bir yuva buluyor kendine. Sarı evi de köpek kulübesini de veriyor toprağa. Artık o yuvası olan, evsiz biri oluyor.

Babam gidiyor füsun. Bazen aynı odada oturuyoruz onunla. Hiç konuşmadan. O televizyona bakıyor. Ben desenli halıyı izliyorum. Şarkılar susuyor. Artık sadece içiyor. Hiç konuşmuyor. Bana bakarken boşluk görüyorum gözlerinde. Saatler geçiyor böyle. Dizlerine yattığım, mütemadiyen koruduğum o adam yok oluyor. Yan koltuğumda oturuyor. Filme güldüğünü duyabiliyorum. Varlığını hissedemiyorum. Böylece füsun babam da gidiyor.

Papatya gidiyor. Artık merdivenleri tek yürüyorum. Karanlıktan korkmamayı öğreniyorum. Geceleri ayla konuşuyorum. Kendi yıldızımı seçiyorum gökte. O başkalarına gidiyor canı yanınca, ben başkalarına. Şarkılardan farklı anlamlar çıkarıyoruz artık. Farklı yerlerinde ağlıyoruz kitapların. Papatya da gidiyor yani füsun.

Züleyha gidiyor sonra. İklimlerimiz uyuşmuyor onunla. Benim kaçıp kurtulmak istediğim yerde duruyor o. Onun kaçıp kurtulmak istediği yerde ise ben. Anıları yâd etmek bir günü geçiriyor sadece. Kapısını çalmaya gitmiyor ayaklarım. Bahsettiklerimiz farklılaşıyor. Yolda rastlıyoruz birbirimize. Gülümsemeye zorluyorum kendimi. Birlikte gülmeyi bıraktığımız anda o da gidiyor füsun.

Tek tek azalıyorum füsun. Azaldıkça çoğalıyorum. Geri dön dediklerim oluyor. Unuttuklarım oluyor. Yarın yeni bir gün oluyor. Yatağa sabitlenmiş bedenimi zor bela kaldırıyorum oradan. Onun kollarına gidiyorum. Mahvetmediğim tek aşkıma.*

*Lorde, Liability şarkısından alıntıdır

GecekonduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin