44.Bölüm
Risk Almayan Hiçbir Şey Alamaz
Zanzibar Gece Kulübü'nün önüne yanaşmış polis aracının devriye ışıkları yanıyor, mavi-kırmızı siren ışıkları, bar tabelasının neon mor rengine karışıyor, hemen arkasındaki arabanın kaputuna yaslanmış kadının gözlerini ağrıtıyordu.
Meran göz pınarlarına sağ elinin baş ve işaret parmağının ucunu bastırıp birkaç saniyeliğine yumduğu gözlerini kaldırdı."Neyi bekliyoruz?" dedi, yanı başında dağ gibi dikilen siyah takım elbiseli korumasına. Doğrusu, Jan Sobieski'nin koruması olacak kızım. Ulaç, iri herifi döverken onun da başında böyle dikiliyordu.
Korumadan cevap alamayacağını bilmesi, korumaya anlayış göstereceği anlamını taşımıyordu. Ulaç'la beraber geldikleri arabanın kaputundan kayarak korumanın karşısına geçti.
"Asfalta zamklanmış gibi tepemde dikilmesen de bara girip, bana votka alsan yakışıklı?" Bir adım daha atarak, adamın burnunun ucuna dek girdi. "Hayır madem konuşamıyorsun, e halimden anlayacağın üzere," derken çıplak ayaklarından dağılmış saçlarına kadar kendini gösterdi. " koruyamıyorsun da, bari kusurlarını örtecek meziyetin olmalı değil mi? Ben mesela işimi doğru yapamasam, hiç yapmam! Hayır, İngilizce bilmiyorsan söyle Rusça anlatayım derdimi!"
Koruma çene hizasına gelen kadına bakışlarını indirerek üç saniye göz teması kurdu.
"İngilizce biliyorum." dedi. "Söylediklerinizi anlıyorum."
"Neyi beklediğimizi de bil o zaman!"
"Suçlulardan birini bulamıyor, polis."
Meran katı sesle, hızlıca arkasını döndü. Ukraynaca dilinin vurgulu ve sert aksanının aksine Maxim dudaklarında özür diler bir tebessümle onlara yaklaşıyordu.
"Maxim," dedi Meran şaşkınlıkla kaşları havalanırken. "Burada ne işin var?"
"İzninizle ceketimi vereyim, hanımefendi." diyen Maxim daha cümlesinin başında ceketi kadının omuzlarına zarifçe bırakmıştı.
Meran itiraz için ağzını açtı.
"Biliyorum üşümediniz." dedi uşak bir iki adım geri çekilirken hayati bir bilgi verir gibi, "Rus çingeneleri üşümez. Fakat sıcak bir ceket sek votkadan daha iyi hissettirecektir sizi." diye ekledi.
"Bay Sobieski'nin iyi dileklerini getirdim. Lviv de böyle nahoş bir duruma tesadüf etmeniz onun için de rencide edici, kendisi son derece üzgün."Kadın aralanan iki dudağının arasında teslim olduğunu kanıtlayan derin bir nefesi gürültüyle verdi. Omuzlarında emanet duran cekete biraz sokuldu.
"O herifi bulamayacaklarını dördümüz de biliyoruz. Neden polislerin mekanı aramasını bekliyoruz?"
Maxim kadının çıplak ayaklarına memnuniyetsiz bir bakış atıp, barın kapısına odaklandı.
"Bırakalım memur beyler işlerini yapsın, hanımefendi.""Onlar kendi işlerini yapsın biz de işimize bakalım! Nerede bu herif?" Sabırsız gözleri tekrar korumayı buldu. "Gömdünüz mü? Boğdunuz mu?"
"Bay Asilkanoğlu içeride, kimlikleriniz sorgulanıyor. Birazdan gelir." dedi koruma. Maxim ile Rusça konuşuyoruz, benimle inadına İngilizce konuşması taş atmak değil de ne? diye düşündü Meran.
Dalga geçer bir şaşkınlığa büründü.
"Tüh ya, bak Allah'ın hikmetine? Ben de çantamı aldı da gitti herhalde parası yok, benim paramla bana içki ısmarlayacak diye bekliyorum kaç dakikadır? Ben o herifi mi soruyorum sana sence? Dur hatırlatayım," deyip daha kısık fakat sertçe devam etti.
"Şuradaki çıkmaz sokağın köşesinde, döve döve pestilinin çıkarılmasını seyrettik ya seninle, hatırladın mı şimdi hangi heriften bahsettiğimi! Pestili çıkaran aşçıyı değil, pestili soruyorum, pestilin kendisini!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taş Bebek
RomanceGeldiği yönden gitmek için arkasını döndüğünde korkuyla sıçradı, tiz çığlığı arkasında bekleyen gölge tarafından kesildiğinde ise etrafı aydınlatan kırmızı yerini siyah bir boşluğa bıraktı. İri adamın elinden kurtulmaya çalışırken kalp atışları hızl...