5.Bölüm | Koynumda Uyuttuğum Yılan

698 46 46
                                    




Bölüm isminin uzun olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bölümün kaç kelime olduğunu okuyana kadar bekleyin.

3600 kelime.

Yazacaklarım bundan ibaret. Emeğe saygı duyduğunuzu ve devam etmesi için gereken ilgiyi oy ve yorumlarınızla belirtmek sizin elinizde.

Kendimi tutamayacağım. Uzun bir bölüme ne gider biliyor musun? Satır arası yorum. Üstüne de oy. Imm, mis!


5.Bölüm
Koynumda Uyuttuğum Yılan

Jeep wrangler model arabasını, yirmi dört saat açık otoparka teslim etmek Ulaç'ı hiç bu kadar sevindirmemişti. Son dakika gollerini genelde kendi atıp, kaçtığı için süresiz otoparklara, park etmeyi bir alışkanlık haline getirmesi ilk kez bu kadar işine yarıyordu. Kabul, ünlü holding Çıkmazlar'ın sahibinin nişanlısıyla basıldığında, kameraman ve fotoğrafçılardan kaçarken de çok işine yaramıştı ama bu gece buradan hiçbir gazeteci ile karşılaşmadan çıkabilmenin verdiği huzur paha biçilemezdi.

Kapı görevlisine başıyla selam verirken, ıslık çalarak dışarıya sürdü arabasını. Meran aklının ucundan bile geçmiyordu. Ta ki, turuncu bir siluet görene kadar. Issız yolda, gecenin zifirinde lambanın altında, öylece uzanıyordu. Bu manzara Meran'ın yılan değil bir melek olduğunun ilahi bir şekilde kanıtıydı sanki.

Arabasını, kaldırımın yamacında durdurup kızın yanına attı kendini.

"Meran? İyi misin?"

Meran, bu endişeli kadife tınıyı bir yerlerden çıkarıyordu, titreyen göz kapaklarını araladı. Hala dünya dönüyordu. Gözlerini ışığın yoğunluğundan acıdı bir süre, ardından gördüğü ilk şey yine bir çift zümrüt olmuştu.

"Ah," diye inledi yavaşça. Kafası acıyordu.

"Bak, bana bir daha zümrüt dersen ben de sana lapis derim."

Lapisler göz kapaklarıyla örtüldüğünde, Ulaç'ın sözleri dudaklarının ucunda ölüvermişti. Bir küfür daha savurdu ve kadını kucağına alarak arabasının ön koltuğuna taşıdı. Ardından çantasını kızın kucağına bırakırken, elinden düşürdüğü ayakkabıları gelişi güzel arka koltuğa fırlatmıştı. Sürücü yerine kurulduğunda sıkıntılı bir nefes alıp, kızın kucağında duran çantasına uzandı.

"Bakalım cennetten nereye düşmüşsün? "

🐍

Kollarının arasında derin bir uykuya dalmış güzel kızla malikanenin merdivenlerinden tombul hizmetçi önderliğinde tırmanıyordu.

"İşte burası."

Üzerindeki beyaz, bol yerlere kadar uzanan geceliğiyle zerre uyuşmayan kırmızı, yeşil benekli yemenisini bir kez daha çekiştirirken konuşmuştu kadın. Ulaç onu uyandırmak istemese de bir türlü Meran'ın çantasında anahtarları bulamamış en sonunda kapıya attığı tekmelerden kadıncağızı yatağından hoplatmıştı.

Yardımcı, kapıyı açtığında Ulaç içeri süzüldü. Arkasını döndüğünde yardımcının geldiği gibi ansızın gözden kaybolduğunu fark etti. Homurdanarak odanın ortasında duran kocaman yatağa ilerledi. Neden bütün işi o yapmak zorundaydı?

Bunları düşünürken ayaklarına dolanan terlikleri kör karanlıkta görmedi. Spor ayakkabısının altında ezilen tüylü, topuklu terlikle dengesini toplayamadı, kaydı. Kucağındakine zarar gelmemesi için, zarif bedeni tamamen kendi sarsılmaz gövdesine yaslamıştı.

Kürek kemiklerindeki yakıcı sızıyla, başını halıya dayadı genç adam. Meran'ı tutan kolları sıklaştığında, pazıları gerginleşmişken, zemine vurmanın şiddetiyle kasılan kürek kemiklerine ince bir acı yayılması kaçınılmazdı. Terliğin yüzüne değen tüyünü, üfleyerek çekti. Küçük cadı ise hala mışıl mışıl uyuyordu.

Taş BebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin