10.Bölüm | Oyun

402 37 11
                                    


10.Bölüm
Oyun

"Benden kurtulmak için yalan söylediğine inanamıyorum!"

"İnanamıyor musun? Benim ne yapıp ne yapamayacağıma nasıl inanabilirsin? Beni tanımıyorsun!"

Emniyet müdürlüğünden ayrıldıklarından beri ne Ulaç'ın suçlayıcı bağrışları bitmişti ne de Meran'ın ukala yaygaraları..

Karakol konağından çıkarken, polis memuru Semih'in kadına telefon numarasını verip, sorun olduğu her zaman kendisini arayabileceğini söylemesi nedensizce Ulaç'ı daha da öfkelendirmişti. Elbette, bunu Meran'a belli etmeyecekti ama bu burnundan getirmeyeceği manasına gelmezdi.

Ulaç, bariz şekilde gözlerini devirdi. Bu kadın çenesini kapamak nedir bilmiyordu! Arabanın oto-kilidi bir tik sesi ardından açılırken,
"Sus da arabaya bin." dedi bezgince.

Kendini daha evlenmeden kırk yıllık evli hissediyordu bu gece.

Konağın karşısındaki kaldırma adım attığında duyduğu doğru mu diye adamın yüzüne çevirdi gözlerini. Ulaç onun alevlerle yanıp sönen gözlerini, kendi zümrütlerini devirmekle meşguliyetinden yakalayamamıştı. Zümrüt, bu berbat gece de bardaktaki son damlayı taşırmıştı nihayet. Bu adam kendisini kandırmışken şimdi, birdenbire onunla evlenmek istiyor, hakaretler ediyor, Meran'ı tanıdığını zannediyor tüm yaptıkları yetmiyormuşcasına ona emirler veriyordu!

Ulaç sürücü koltuğuna geçeceği sırada, Meran'da onun yanındaki koltuğun olduğu tarafa ilerliyordu. Aniden durunca, Ulaç binmekten vazgeçip kapıyı sert denilebilecek bir hamlede kapattı.

"Yine ne oldu?"

Meran hiç istifini bozmadan eğilip ayakkabısını çıkardı. Yalın ayak kaldırıma bastığından zonklayan parmak uçları soğuk suya dalmışcasına gevşediğini hissetti. Genelde böyleydi; podyumdan geçtiği an topuklu ayakkabılarını eline alır ve onu süzen diğer iş arkadaşlarını umursamadan kulise kadar koştururdu, o birkaç metrelik mesafede bile ayaklarını gevşetmek paha biçilemezdi Meran'a kalırsa.
Ayakkabılarının ikisini de tek eline alıp, elini omzuna attığında kısık gözleriyle Ulaç'ı süzdü.

"Sana ne olduğunu değil ne olmayacağını söyleyeyim. Benimle bir daha bu üslupla konuşmayacaksın ve bir daha karşıma çıkıp vaktimi boşa harcamayacaksın. Son olarak; ayağını denk al!"

Alayla dudaklarını büzdü ve dolanarak kadına doğru ilerlemeye başladı adam.

"Aslında son kısmını tam anlayamadım. Deyimlerle aram yoktur. Ayağını denk al derken, ayağımı yerden kes demek istiyorsun sanırım?"

Meran dudaklarını birbirine bastırdığında, öfkeden yanakları pembeleşmişti. Omzundaki elini indirip, kaşlarını çattı. Öte yandan dağılmış saçları, kızarık yanakları, buğday tenindeki bir fener görevi üstlenmiş lapis rengi gözleri bedenini sarıp kadınsı hatlarını ortaya seren siyah diz kapaklarının altındaki elbisesiyle hala hayatında gördüğü en çekici kadın sıfatına layıktı.

"Benden, uzak dur, Ulaç Asilkanoğlu!"

Ulaç arsızca sırıtır Meran'a her adımda daha yaklaşırken kadın bir kez daha adamın heybetine şaşkındı. Yalnızca çehresine baktığınızda, o bebeksi suratı parlayan yıldızlara benzer zümrüt gözleri, her dakika kıvrılmaya hazır kalın kırmızı dudaklarıyla Ulaç'a katiyen kimse korkunç diyemezdi. Meran da adamın yalnızca yüzüne baktığında ona aklından geçen tehdidi savuruyor zerre ürkmüyordu. İşte tam bu zamanlardaydılar şu anda. Ve sonra üzerine yürüyen adam ön kaputu geçip uyuşukça ona yöneldi.

Taş BebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin