1.Bölüm | Mahşerin Dört Atlısı

1.8K 82 68
                                    




1.Bölüm
Mahşerin Dört Atlısı


"Hadi Meran sıra sen de!"

Tuna platformdan inerken, beş kişilik küçük masalarına yönelip gülmekten gerilmiş yanaklarıyla, neşeyle bağırmıştı. Kızarmış boynu ve çehresiyle üzerindeki nar rengi gömleğinden bir farkı yoktu. Piste sadece yedi sekiz adım uzaklıktaki masalarına gelirken bile iki kere ayaklarındaki makosenlerle birlikte bacakları birbirine dolanmıştı. Tüm bunlara karışmış dalgalı saçları da eklenince, Meran kendini koca bir kahkahadan alamadı. Öyle bir gülmüştü ki, sandalyeye yaslanıp başını arkaya attıktan sonra yüzünü başı hizasına getirebildiğinde karşısındaki barda, üç beş erkeğin yiyecek gözlerini üzerine çektiğinin ancak farkına vardı. Ona bakan leş sürülerini umursamadan karşısındaki çiftli, tıpkı kendisi gibi kırmızı koltuğa rahatça yayılan Tuna'ya bakışlarını çevirdi.

"Beni oraya yollamak için şişenin ucu bana gelmeli. Sıra Sıraç'ın hatırladın mı?" diyerek bir kahkaha daha attı ve arkasına yaslandı.

Tuna, yapmacık bir sinirle, avuç içini masaya vurdu
"Tüh be." Sonra dumanlı kara gözlerindeki parıltılarla, "Olsun, biz de karaoke yaptığın günleri göreceğiz elbet!" Dedi.

Bu sefer hepsi gülerken, yalnızca aralarına yeni katılan arkadaşları Çeşmiahu anlamaya çalışan kahverengi gözlerini yüzlerinde gezdiriyordu. Çeşmiahu aralarına almaya Meran o an karar verdi. Reyna'nın üç yıl önceki ev arkadaşı olan Çeşmiahu, işkolik dostları Tuna'yla tanıştırılsın diye itinayla seçilmiş şanslı bir kızdı. Şanslıydı çünkü, Tuna'ya onu en yakın arkadaşları olarak, onca şıkkın içinden tercih etmişlerdi. Duru güzelliği bir yana, çehresinden okunan masumluğu kızları, onu da bu gecelerine davet etmekte etkiliydi.

İki koca ayın ardından soluksuz mesaiye kalan Tuna için, sonunda onu müvekkillerinden biriyle akşam toplantısına gidecekken ofisinde yakalamış ve Sıraç'ın kuvvetiyle ne zamandır merak ettikleri bu bara getirmişlerdi. Hatta kaçırmış ve ardından sekreterini arayıp fidye istemişlerdi. Zavallı Tuna sekreterine bunun arkadaşlarının yaptığı bir şaka olduğunu açıklayana kadar göbeği çatlamıştı.

"Ama gözlerini bağladığımızda ödün koptu kabul et!" Dedi, Sıraç kendisine has bas-bariton sesi ile.

Değişen konularla Çeşmiahu gitgide umutsuzluğa sürükleniyor gibiydi. Ceylan rengi gözlerindeki boşluğundan ve Tuna'nın da yanında olmanın verdiği heyecanla kıpraşıp durmasından anlayabiliyordu bunu Meran. İyi bir beden dili okuyucusuydu.

"Ah, durun durun!" diyerek öne atıldı.

Hala Çeşmiahu'ya bakıyordu anaç gülümsemesiyle. Hokka burnu, çilek sarısı saçları, beyaz ufak bedeni ve ahu gözleriyle bu kız Tuna'nın aklını başından alabilirdi belki, kim bilir? Sadece uyuyan Tuna'yı uyandırıp hemen bitişiğinde, aynı kırmızı koltukta onunla oturan kızı görmeye davet etmeliydi.

"Çeşmiahu, neden bizi Sıraç'ın çenesinden kurtarıp Reyna'nın gençlik yıllarını anlatmıyorsun?"

Sıraç arkadaşına bozulmak şöyle dursun, Reyna ismi geçince yeşil gözleri parlamış, daha bir yemiş olmuştu. Gamzesi ortaya çıkarken, Tuna'yı nasıl kaçırdığı anlattığını çoktan unutmuştu. Tam karşısındaki Çeşmiahu'ya omuzlarını biraz eğerek dikkatini verirken, bir kolunu koltuğun ucunda sıvışmaya çalışan, Reyna'ya atıp kızı sinesini kadar çekmişti.

"Evet, anlatsana, eskiden de böyle pinpirikli miydi? Ya da dur! Ergenken de çilleriyle uğraşır mıydı?"

Hepsi tekrar gülüşürken, Çeşmiahu da içten bir gülümseme sunmuştu masaya ve anlatmaya başladı.
Konu konuyu açarken, Tuna'nın yanında küçücük kalmış, kasılmış bedeni gevşiyordu. Reyna'nın üniversitedeyken bir protestoya katılmasının sonunun nezarette bittiğini öğrendiğiklerinde Reyna, Sıraç'ın yatmaya zorladığı omzundan yan yan kuzgun karası gözlerle, Sıraç'a kavga sinyalleri vermeye çabalıyordu ama Sıraç bunları her seferinde anlamazdan gelip, Reyna'nın yakın da olsa, geçmişinden birini bulmuşken kaçırmaya fırsat vermiyordu. Didikledikçe didikliyor, şeytanın aklına gelmeyecek sorular soruyordu.
Ve işte yine ağzını açtı.

Taş BebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin