4.Bölüm | Bende Durum Leyla

804 52 49
                                    



4.Bölüm
Bende Durum Leyla

"Dur, tamam..."

Tuna müdahale ediyor bir yandan Sıraç'ın yumruk darbelerinin odağına girmemeye gayret gösteriyordu. Kapıda bekleyen güvenlik görevlilerini kendi yanına çağırarak, destek aldı. Tuna bir girişimde bulunmasaydı adamların kavgayı ayırmaya niyetleri bile yoktu. Mekan yeniydi, seçilmiş korumalar ise henüz bıyıkları terlememiş kas yığınlarından ibaretti. Büyük ihtimal hepsi, spor salonlarında servetlerini harcayarak yağlarını işe yaramaz kaslara dönüştürmüş işsiz kafiledir diye düşündü Reyna. Ve hepsinden önemlisi engellemeleri söz konusu adam, harika bir boksördü ve durdurulamaz öfkesiyle ün salıyordu. Reyna bu deli adam nasıl sakinleşir biliyordu. Güvenlik Sıraç'ı iki kolundan sürükleyerek durduklarında, birkaç saniye de olsa genç kadın soluk alabilmişti.

"Tuna!" diye seslendi Berk'i şikayetçi olmaması için ikna eden, ihtiyatlı adama.

Kumral saçları iyice karman çorban olmuş, ne kadar ışıltılı olduğunu kanıtlamak ister gibi, mekanın gri ışıkları altında parlıyordu. Kavga çıkmadan, boynuna geçirdiği kravatı, kumaş siyah pantolonuyla da patırtıyı kopartan ipsiz sapsızlardan çok olay yerine müdahale etmeye çağrılmış bir memur edası saçıyordu. Yüzünde, iyi veya kötü hiçbir ifade yerleştirmemişti. Yalnızca, Berk davacı olmakla direndikçe ara ara tehlikeyle parlayan gri gözleri, gümüşi bir renk alıyordu.

Karı-kocaya ne mi olmuştu? Sıraç'ı görmüşlerdi ve mekandan çıkmışlardı, hepsi bu. Daha fazla bela istemiyorlardı fakat bu mahkemede haklarını aramayacakları anlamına gelmezdi.

"Gidip, Meran'ı bul. Ben sonrası hallederim, bizi merak etme. "

Tuna, hala parkede dirseklerini zemine dayamış biçimde uzanan adamın çömeldiği yanından başını Reyna'ya sallayarak ağırlığına oranla hızlıca kalktı. Gözleri on saniye boyunca, ufak tefek bir bedeni aramıştı. Sonunda bulduğunda büyük adımlarla yanına ulaştı.

"İyi misin?" dedi, dramatik bariton bir sesle.

Çeşmiahu, gözlerinin loş ışıkta daha da koyulaştığını fark ediyordu. Kızdan cevap gelmeyince, sabırsızca barın çıkış kapısına bir bakış atıp, Meran'ın ne kadar uzaklaşmış olabileceğini düşündü. Sonra, bir el çekinerek eline temas etti. Soğuk, nazik ve yumuşacıktı. Derisine pamuk temas ediyordu sanki. Yaprak gibi titreyen beyaz gelincik..

Başını minik elin sahibine kaldırdı şaşkınlıkla. Çeşmiahu'nun gözleri altın rengi miydi? Oysa, berrak kahverengi olduğunu düşünmüştü. Göz bebekleri irileşmiş, korktuğunu belli ediyordu. Pembe dudaklarına bir gülümse yayıldığında, eli adamın elini okşuyordu.

"Hadi gidip arkadaşını bul. Onu evine bırak. Hatta yanında kal, senin gibi birine ihtiyacı var."

Senin gibi biri? Bununla ne kastediyordu? Soracakken, Çeşmiahu'nun tüy kadar hafif baskısı kaybolmuştu. Altın mı bal mı kahverengi mi anlayamadığı irisleri geçerek, göz bebeklerine bakıp gergince tıpkı Çeşmiahu'nun yaptığı gibi tebessüm edip, koşmaya başladı.

Sıraç'ın beril gözleri dışarıdan başlayarak koyulaşmış, sinirden orman yeşiline bürünmüştü. Bir de dipsiz bir kuyuyu andıran iri göz bebekleri yok muydu? Reyna zihninden geçen cümleleri hızla susturdu böyle bir anda bile nasıl olup da bu çılgın adamı bu kadar arzuluyordu!

Tamamen önüne kendini siper etmişti. Ne olursa olsun Sıraç'ın yapamayacağı tek bir şey vardı; Reyna'ya zarar vermek. Onun bu zaafından en çok yine Reyna yararlanıyordu son günlerde.

"Bana bak." dedi kızıl, uzun saçları kavgada birbirine dolanmış kadın.

Ama Sıraç öldürücü gözlerini bir an olsun Berk'ten ayırmıyordu. Önündeki kadını yaralama olasılığının ne kadar fazla olduğunu biliyordu, hoyratça hareket ederse. O burnunun dibinde bitmemiş olsa, çoktan yanındaki izbandutlardan kurtulmuştu bile. Ama şimdi, eğer bunu yaparsa yanlışlıkla önündeki kadına da zarar verebilirdi. Uzun, ince parmaklar Sıraç'ın iki günlük ince sakalının ardından, ki tene uzandı ve yanaklarını avuçladı. Reyna şimdi emir veriyordu.

Taş BebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin