11.Bölüm
Bir Defile İki Davet ve Biraz Çöp2 gün önce
"Açılın! Saçım saçım, saçım! Kızlar, açılın!"
Meran elinde sağa sola çarptığı yirmi santimlik, platform parlak topuklularıyla kulisle podyum arasındaki on metrelik uzun koridoru arşınlıyor, kulise koşarken giyinme odasına çıkan gösteriş abidesi kızlara zarar vermemek için, ambulansın siren sesi ile yol açtığı gibi kendi tiz sesiyle önündekileri dağıtıyordu.
Yüksek bir gökdeleni andıran topuzunu dağılacağı sırada hızla yakaladı ve sonunda kulisin iki büyük kapısını elleriyle iterek içeri dalış yaptı.
Göz temasını önce rahat yönetmen koltuklarına benzeyen bir iskembeye çökmüş Tamer ile sonra başka bir kızın saçıyla oynayan kuaförle kurmuştu.
"Buraya nasıl girdiğini sormak istemiyorum Tamer!" dedi önündeki ayaklı onluklar halinde dizilmiş askılardan sıradaki kıyafetinin hangi gruba koyulduğunu çözmeye çalışıyordu. Menajerine muzip bir bakış fırlatmayı es geçmedi.
Kuaförün, işini bitirmesini beklerken elbiseyi giyebilir, vakit kazanırdı. Koleksiyonun adını bulduğunda buz mavisi, transparan simli elbiseyi çekip aldı.
"Seni iş üstünde izlemek harika." Dedi Tamer.
Meran, Tamer'e döndüğünde adamın kuzgun gözleri parlamış ve kadına göz kırpmıştı. Meran'ın yüzünde onaylamayan bir gülümse seyirdiğinde cesaretlenerek devam etti esmer adam.
"Her seferinde yüzünde kayıp balık Nemo'ya benzeyen bir ifade taşıdığını biliyor musun?"
Lapis gözler defilede kulisi yönetmekle görevli Ronald'a döndü. Tatlı soprano sesi, oktav yükselttiğinde hep tiz çıkardı, yine tiz çıkıyor Ronald'ın dikkatini kendinde toplamasını sağlıyordu.
"Ronald kulise yabancı girmiş!"
Ronald, altmışlı yaşların başında beyaz ama sık saçları, griye çalan mat mavi gözleri ve dik duruşuyla tam bir İngiliz'di. Elbette annesinin İrlandalı bir modacı olduğu gerçeği öne çıkmaz ise...
Krom mavisi gözleri, teknesine gizlice sızmış sıçanı ararken, Meran Tamer'i bizzat gambazlayarak küçük fareyi kaptana işaret ederek, ispiyonladı.
Tamer Ronald'ın bağırışları üstüne ayaklandığında paravanın arkasında elbiseyi giymekle uğraşan Meran'a tüm gıcıklığı ile baktı.
"Heyecandan öleceksin, ha gayret az kaldı." dedi kıkırdayarak Tamer kalkarken.
Meran kollarını kaldırıp elbiseyi üzerine geçirdiğinde, paravandan hızlıca çıktı. Elindeki ayakkabıları Tamer'e fırlattı.
"İkilesene sen!"Tamer, yakar top oynayan bir çocuk edasıyla ayakkabıları kucağında yakaladığında kuaför boşalmış, saç fırçasında kalan telleri topluyordu.
"Güzelliğin başımı döndürdü, yürüyemiyorum."Meran, Tamer'e cevaben havada bir öpücük gönderdiğinde adam asıl cevabının daha kurnazca olacağını kestirebilmeliydi.
"Bilal al beni." diyerek en becerikli kuaförün dikildiği koltuğun önüne kendini attı.
Tamer'in çıkmak üzere arkasını döndüğünü aynadaki yansımadan gördüğünde tiz bir sesle bağırdı.
"Ronald sanırım biri çıkarken ayakkabılarını da yanında götürüyor!"
Tamer şaşkınlıkla arkasını döndüğünde önce onu işaret ederek, sevimlice sırıtan topuzu dağıtılmış bir manken ardından homurdanarak ona doğru yürüyen bir yönetici seçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taş Bebek
RomanceGeldiği yönden gitmek için arkasını döndüğünde korkuyla sıçradı, tiz çığlığı arkasında bekleyen gölge tarafından kesildiğinde ise etrafı aydınlatan kırmızı yerini siyah bir boşluğa bıraktı. İri adamın elinden kurtulmaya çalışırken kalp atışları hızl...