2007
Her cuma akşamı olduğu gibi o akşam da neşe hakimdi sokaklara. Bütün hafta evine doğru düzgün uğramayan kocaların, babaların, abilerin eve dönüşüydü çünkü...
Çocuklar aldıkları ekmekleri kollarının altına sıkıştırıp eve koşarken, "Gül çıkmazı sakinleri!" Diye bağırdı Artiz kollarını sallayarak paytak paytak yürürken. Bu hafta o kadar iyi bir mal indirmişti ki, keyfine diyecek yoktu. Ee, tabi hal böyle olunca eve gelmeden bir iki kadeh atmıştı arkadaşlarıyla. Dila onun gelişine neşeyle sırıttı. Tanıdığı büyüklerin içinde en komiği Artizdi çünkü. Hem, ona kızmayan da bir oydu.
"Geldi bizim deli" diyerek homurdandı Ahu bahçede ki sofrayı kurarken.
Annesinden Ahu ve Artizin aynı evde yaşadığını duyduğundan beri evlilik hakkında düşünmeye başlamıştı küçük kız. Yeni yeni kavramaya başladığı bu kavram hakkında aklında bir sürü soru olsa da, annesine sormaya çekiniyordu. Ne zaman soru sormak istese, annesi sinirlenip azarlıyordu çünkü küçük kızı. Sorduğu bütün soruları ayıplı gibi sandığından kendisini kötü hissetse de, merakı bir türlü susmuyordu.
Bahçeden içeri girer girmez, sırıtarak; "Ahum. Güzel gözlüm!" Diyerek kollarını genç kadına dolamaya çalışan adama gülümseyerek baktı Dila. Bir an anne ve babasının da hiç evlenmemiş olmasını diledi. Belki evlenmeselerdi onlarda Artiz ve Ahu ablası gibi olurlardı...
Ahu ablası Artiz'in elinden ustaca sıyrıldığında, Dila annesinin bir anda arkasında belirmesiyle korkuyla sıçradı.
"Ne dikizliyorsun kız milleti!"
Küçük kız sanki kötü bir şey yapıyormuş gibi yakalandığını hissederek utançla kızarırken, kaşlarını çattı. "Of bakmadım ki!" Diyerek itiraz etti hemen annesine. Ama bakmıştı. Hatta içten içe daha da çok bakmak istiyordu, çünkü Artiz ve Ahu ablası sayesinde öğrenmişti aşk ne demekti. Kendi annesiyle babası evde bağırmaktan başka bir şey yapmadığından, Dila merak ediyordu. Aşk hangisiydi? Nasıl bir şeydi? Anne ve babasının evliliği gibi mi? Yoksa Ahu ablası ve Artizinki gibi mi? Evlilik kötü müydü, yoksa iyi mi? Küçük kızın bu aralar aklı bu sorularla oldukça karışmıştı. Bir yanıt bulmak istiyordu ama annesine soramazdı. O yüzden de kendince araştırıyordu.
Annesinin iteleyerek; "git de abinin yanına otur hadi! Dolanma ayak altında" demesiyle yüzü düşse de, bahçeye kurulmuş masada yerini alan Mehmet Aliyi görünce heyecanlandı. Ama ne yazık ki aynı şey Mehmet Ali için geçerli değildi. En azından artık...
Mehmet Ali onun geldiğini gördüğünde oflayarak yanında ki sandalyeyi onun için çekti. Onun bu tavrına aldırış etmedi küçük kız. Elbette onun yanına oturacaktı. Her zaman olduğu gibi. Başka bir yere geçtiği hiç olmamıştı ki.
Yerine yerleşen küçük kızın gülümseyerek hayran hayran kendisine bakmaya başlamasıyla ofladı çocuk. Eskiden komik ve şirin gelen bu davranışa şimdilerde katlanamıyordu Mehmet Ali.
"Sırıtma şöyle aptal gibi" diyerek sinirle kendisine bakan oğlana, kaşlarını çatarak omzunu silkti Dila. Anlayamıyordu. Bunda kızacak ne vardı ki? Onu sevdiği için durmadan gülümsemek geliyordu içinden. Bunu nasıl durdurabilirdi ki? Elinde olan bir şey değildi. Onu gördüğünde yanakları kendiliğinden havalanıyordu!
Ama Mehmet Ali onun aksine son zamanlarda hep böyleydi. Hep kızgın ve mutsuzdu... Tıpkı tanıdığı diğer büyükler gibi. Korkuyordu Dila içten içe. Mehmet Ali büyümüş müydü yoksa? Artık diğerleri gibi mi olacaktı?
Artizin gelmesiyle herkes yavaştan yerleşmişti masaya. En son yerine geçen Artiz, artık somurtan küçük kızın karşına oturmuştu. Göz kırparak küçük kıza hayırdır gibisine başını salladığında, Dila omzunu silkmekle yetindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Çıkmazı
RomanceBu hikayede güçlü adamların aslında ne kadar da korktuğunu... Kırılgan kadınlar ise aslında nasıl iyi birer savaşçı olduğunu göreceksiniz. Mehmet Alinin ve Dilanın hikayesini okuduğunuza pişman olmayacaksınız... Kesit; Küçük kız ağlamamak için kend...