Eveeet neyi öğrendik? Demek ki isteyince yapabiliyoruz değil mi! Sonunda 10 vote alabildik haha. Buna da şükür yani... Zorlaya zorlaya aldık!
Bu arada bir okuyucuma 10 vote gelirse 29. bölümü erken atarım demiştim ama hafta sonuna, yani yayınlama günüme anca geldi 10 vote. O yüzden yine gününde yayınlıyorum...
Umarım seversiniz, üzerimize kokulu kokulu vote'lar atar ve yorumlar yaparsınız. Amin dfghjk
10 ve üzeri vote bekliyorum haberiniz olsun! :) Keyifli okumalar! Çok merak ediyorum tepkileriniziiii. Ben yazarken birazcık ağladım da...
—
"Evlen benimle." Diyen adama ağzı açık bakakaldı. Kaşları havalanırken, açık ağzı havaya kıvrıldı ve gülümsedi. Gerçekten de kafayı yiyecekti! Hatta kim bilir, belki yemişti bile. Belki de bunların hiç biri olmuyordu... Belki Dilaya araba çarpmıştı ve komadaydı... Bütün bunlar onun beyninin bir ürünüydü belki de...
Babası ölmüştü bir kaç saat önce! Üstelik hastalığı yüzünden değildi. Öldürülmüştü. Gözleri önünde! Babasına bakmasına bile izin vermeden onu bu eve süreklemeleri yetmiyormuş gibi, şimdi 'evlen benimle' diyordu karşısında ki adam. Ne gündü ama!
Kendisi bu haldeyken, durmadan mod değiştirirken karşısında ki adam her zaman ki gibiydi. Kaskatı. Taştan bir duvardı sanki! Sinirle sıktı dişlerini. Bir kaç adım geriledi, yüzüne gelen saçlarını yolarak geriye çekti. Düşünmesi ve buradan sağ salim bir şekilde çıkması gerekiyordu. Hızla arkasını dönüp dış kapıya ilerlemeye başlamıştı ki, kendisine engel olan Mehmet Ali'nin eli yüzünden durdu ayakları. Gözlerini kapıdan çekmedi. Çekemedi. Çünkü Mehmet Aliye bakarsa ağzını yüzünü parçalayacaktı. Öyle hissediyordu.
Mehmet Ali; "Duymadın mı beni?" Diye sorunca kasıldı. Kendisini onun emir kulu değildi. Arkadaşı değildi. Artık hiç bir şeyi değildi... Bu adam nasıl oluyorda onu tutabiliyordu?
"Dila! Bana bak!" Diyen adamın sesinden bile iğrendi. "İş ciddi. Bu sefer kaçmakla olacak bir şey değil bu!"
Yetmişti artık.
Kendisini tutan eli hızla itip, Mehmet Aliye döndü. 'Babam öldü lan benim' diye bağırmak istese de, kendisine mimiksizce bakan adama sert bir tokat atarak; "Sen zaten evlisin be!" Diye bağırdığında, bütün ev onun çığrından çıkmış sesiyle yankılandı. O nefes nefese kalmış bir şekilde karşısında ki adama bakarken, Mehmet Ali gülümsedi.
"Eğer dert ettiğin buysa, boşandım." Diyen adamın ağzından çıkan cümle ile kanı dondu.
Kısa bir an sonra gülmeye başladığında, gözleri dolmuştu yeniden. "Beni delirmek istiyorsun değil mi? Bu durum hoşuna gidiyor! Bu şekilde mi öldüreceksin yoksa beni? Delirterek mi?" Elleri sinirle sildi gözlerini. Makyaj gözlerini sızlatırken biraz daha doldu gözleri... Hayatı da göz makyajı gibiydi sanki. Ne zaman güzel görünse bir sorun çıkıyordu. O sorunu ortadan kaldırmaya çalışırken de işler bozuluyor daha çok canı acıyordu.
Kendilerinin yanına gelmeselerde içeride onları dinleyen arkadaşlarına, bir zamanlar 'abi' dediği insanlara seslenerek; "nefret ediyorum hepinizden!" diye bağırdı. Sinirden elleri titriyordu artık. Kendinden geçmiş, insanlıktan çıkmıştı sanki. O yıllarca suçluluk duymuştu. Zaten canı yanmıştı! Artık ondan ne istiyorlardı ki?
Dişlerini sıkan Mehmet Ali; "Seni hayatta tutmaya çalışıyorum." Dediğinde ciddileşmişti. Söyledikleri doğruydu da ama genç kız için bir şey ifade etmiyordu. Çünkü güven bir kez kırılınca, geriye kazanması zor oluyordu. Sonuçta o eski Mehmet Ali değildi. Aliydi artık. Ondan nefret eden biriydi. Babasının ölümü ona izleten adamdı karşısında ki adam. Ona nasıl güvenecekti ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Çıkmazı
RomanceBu hikayede güçlü adamların aslında ne kadar da korktuğunu... Kırılgan kadınlar ise aslında nasıl iyi birer savaşçı olduğunu göreceksiniz. Mehmet Alinin ve Dilanın hikayesini okuduğunuza pişman olmayacaksınız... Kesit; Küçük kız ağlamamak için kend...